• Home
  • YAZILAR
  • Yeşilin Mavi’ye Kavuştuğu Yolun Yolcusuna

Yeşilin Mavi’ye Kavuştuğu Yolun Yolcusuna

By on 14 November 2019 0 1024 Views

Yıllar! yılı ardı sıra kovalarken, yoldaşlara yazmak hala en zor olanı olarak kalmaktadır. Amed’in kuçelerinde ellerinde salçalı ekmek koşan çocukaların direniş ve kahramanlık öyküsünü yazmak ise en zor olanı. Şehit Mazlum Egit, bizlere yoldaşlığı sevmeyi ve sevilmeyi öğreten, erken zamanda şehitler kervanına katılanlardan 4 yıl geçmiş, hala ilk günkü gibi aklımda oysa gidişi. 27.11.2015 bizler için mutlu ve kutsal gün 27 Kasım PKK’nin kuruluş yıl dönümü yeşermez dedikleri sıska fidanın ağaçtan ormana dönüşünün ilk günleri. Hep böyle anlam dolu bir günde gitmek istemişti, anlam dolu yaşamına anlam katmak adına. Kahramanca ve fedaice girdiği eylemde 2 düşman polisi öldürerek sonsuzluğa uğurlamıştık onu.

Gidişleri kabullenmesi zor olur, anlam vermeyen çocuk aklımızla senin gidişini kabullenmesi de hepimiz için zor olmuştu. Bir türlü aklım almıyordu o zamanlar daha 3-4 gün önce yanımda olan, 26’nın gecesi konuştuğum yoldaşım nasıl olurda bir daha göremeyecektim.

O gün içimde bir huzursuzluk, rüyamda görmüşüm Şahin’i birde Sur sokaklarını, elinizde silahlar gülüyorsunuz, fotoğraflarınızı gösteriyor düşman bana ben bakıyorum ama bakarken içinde yaşıyorum sanki gülüşünüzün sesi geliyor bana, yorulmuş ama durmamış yüzünüz gözlerimin önünde. Ne güzel ve sıkıntılı bir rüyaydı. Sabaha karşı kan ter içinde uyandım ve bir daha uyuyamadım. Meğersem o saatlerde sende katılmışsın ölümsüzler kervanına.

Seni ilk gördüğüm günden beri kararlı ve radikaldin. Hatırlar mısın açlık grevi süreciydi henüz Lise’deydik eylem yapışını o zaman tanımıyordum seni toplasan 5 kişi yoktunuz oturmuş Lise’nin bahçesinde eylem yapıyordunuz o zaman anlamıştım bizlere büyük bir ders vereceğini.

Sonrası zaten romanlara konu olacak bir devrim hikayesi. O kadar inanıyordun ki devrime senin karşında umutsuzluğa düşmek imkansızdı. Çocuk yaşında gördüğün düşman saldırılarını, girdiğin işkenceler dahi Devrime inanan yüreğini soğutmamış daha da harlandırmıştı içindeki devrim ateşini.

Diyorum ya sana bir yazmaya başlasam ne yürek kaldırır ne de beyin tahammül edebilir. Gidişin anlatır belki beni anlatmaya, korktuklarımı. Gidişinde yaşamdaki duruşun gibi egitçe olmuştu. De be yoldaş de be Egid parçası bu kadar çabuk mu olacaktı gitmek. Daha kutsal elbiseleri giymeden umuda doymadan…

Aniden aldım haberini içimde bir sıkıntı, tanıdığım, bildiğim ama bir türlü sevemediğim o ölüm soğukluğu. Bir telefon, iki telefon kötü gelen sesler. Sonra senin cümlelerin ve son bakışın, son el sıkışmışlığımız. Birden hepsi gözümün önünden geçti… Sonrası soğuk ve karanlık bir morgun önü, ağlayan insanlar, içerdekine ağıtlar yakılıyor senin için ama ben inanmadım sen olduğuna, seni soğuk taşın üzerinde gördüğümde ve sonrasında inanmadım hiç inanmadım. Çünkü sen nelerden kurtulmuştun. Sanki gideceğini biliyormuşcasına sıkmıştın son görüşmemizde elimi. İçime doğan karanlığı savurmak adına senin bana dediğin gibi ‘Devrim’ şarkıları dinliyordum. Umuduna inanıyor kavgana sarılıyordum.

İşte böylesi bir gece, böylesi kutlu bir günde mücadelene yakışırcasına katıldın sonsuzluk kervanına. Arkandan bir ses geliyordu sadece, ‘Götürüyorlar onu götürmesinler!’ Sen gittin mi gerçekten diye çok düşündüm. Şehitler gider miydi? Sonra fark ettim ki sen şehitlerin silahına sarılıp yollarında intikam çığlığı atmayınca giderlermiş. Senin ardından kimler geldi, bir bilsen… Neler oldu bir görsen… Silahına sarılıyoruz şimdi, kavgamızda yaşatıyoruz seni yoldaş. Atılan her mermi, senin adına intikam çığlımız oluyor. Akıllarımızda senin o muzip gülüşün, o içten bakışın ve doğallığın. Sen yoksun demek anlamsız artık sen binlerin, onbinlerin kavgasında yaşıyorsun. Sen umudunu bize emanet ettin ve sen sonsuzda, Kürtlerin umudunun ilk doğduğu, özgürlüğe, devrime adım attığımız o kutsal gün 27 Kasım’da sevdanı vurdun dağlara hasret kaldığın, özlemle baktığın dağlara.

Sen yoldaş,umut gülüşün, neşe dolu bakışın ve tüm güzellerin ile kleşimin namlusunda yaşayacaksın.

Sur Şehidi Mazlum Egid’e…

Evrim Andok

  YAZILAR