Özgürlük Meşalesini Göğüsleyenlere

By on 17 November 2020 0 772 Views

Doğanın bir kanunu vardır ne Gılgamışların ne Sultanların ne de peygamberlerin gücü yetmiştir bunu değiştirmeye. Her şey, herkes ‘Doğar, büyür, yaşar ve ölür.’ Kimileri uyduruk mucizeler ile kandırmaya çalışsalarda bu durum hiçbir zaman değişmeyecektir.

Şimdi sizlere doğup büyüyen ve yaşamsızlığa rağmen yaşamı sevenlerin, ölüme öylece yürüyenlerin hikayesini anlatacağım. Soytarı krallar ölümden beter şeyler koymuştu önümüze. O zamanlar onların soytarısı olmak yaşamaktı. Tabii buna yaşamak denirse… Altınlarla kaplı bu saraylarda soytarı olmayı kabul etmeyenler ise yaşamdan yana ısrar ettiler. Yaşamaktan bahsediyourm gerçekten yaşamak, insanca, özgüce yaşamak…

Özgürlük bedelsiz olmazdı. Onlar özgürlük uğruna en büyük bedeli ödemeyi göze alanlar olaraka çıktılar tarih sahnesine. Öyle çok uzaklara gitmemize gerek yok. Yakınımıza, çok yakınımıza bakmalıyız.

Evet, onlardan bahsediyorum, kutsalı bize hatırlatan şehitlerimizden. Şehirlerin dar sokakları, taş beton yığını arasında özgürlük arayan canlarımızdan. Sur’da, Cizre’de, Şırnak’ta, Gever’de…

Onlar her şeyi bir kenara bırakıp bize yaşamayı öğretmeye kalkıştılar, bizler kafamızı bir kum denizi olan cahilliğimize gömsekte onlar inatla direndiler, düşmana ve bizlerin cehaletine karşı. Hikayeleri bitmedi onların sonsuzluğa bir iz oldu, ses oldu…

Yaşamayı, onurluca, özgürce yaşamayı istediler. Soytarılk değildi onların yeltendiği, özgür savaşçılar olmak adına çıktılar bu yola. Kimisi daha 18’indeydi, kimisinin ise hayalleri vardı daha gerçekleştiremediği, kimisinin bekleyeni, kimisinin umutları… Onlar her şeyi bıraktıar arkalarında ve özgürlüğe açılan bu zorlu yolun kilidini bizlere vermek için düştüler yollara. Kimimizin dikenlerinden korkup girmediğimiz bu yolda baştan aşağı dikenlerle doldu vücutları ama onlar vazgeçmediler.

İlk günden son güne kadar insanlığın günahlarını temzilemek adına savaştılar. Bir mahalleden tüm Dünya’ya seslendiler. Tanklar, toplar, kana aç yırtıcılar durduramadı onları. Özgürlüğün aşkına adanmış yaşamlarında, yollarından tek bir saniye dahi yalana, zulme, köleliğe tamah etmeden yürüdüler.

Eğer bu bir doğa kanunuysa bizler doğuyorsak, büyüyorsak, yaşıyorsak ve ölüyorsak buna değmeliydi. Yaşamak adı altında girmemeliydik köle kıyafetlerinin içine. Eğer daha büyümeden ölüyorsa çocuklar, nefes almak o kadar basit olmamalıydı. Eğer uğruna ölecek bir yaşamımız yoksa çokta anlamı yoktu yaşamanın. Bunun bilincinde, akıl almaz bir direnişin içine girdiler. Tek bir dakika dahi düşmanın yalanlarına inanmadılar. Düşmanlarımız insanlığa düşman kan emicilerdi. Zannetmeyin ki yaşayacak bir yaşamları yoktu, yaşamın en güzel hali onlar için beklerken, özgür olmadan yaşamanın bir anlamı olmadığını bilenlerdi onlar.

Eğer sonunda öleceksek onların açtığı özgürlük yolunda, çalınan ne varsa bize dair onları alıp ölelim. Bu yok edilmek istenen bir ulusun hikayesidir. Tamamen gerçek bir halktan esinlenmiştir. Eğer bugün hala ayaktaysa bu halk, özgür bir yaşam uğruna, bedel ödeyenlerin hatırınadır.

Ve, ‘Yaşanacaksa bir yaşam ya özgür olacak ya da hiç olmayacaktır!’

Evrim Andok

  YAZILAR
Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *