- Home
- ŞEHİTLERE İLİŞKİN
- Nusaybin direnişinde Egid – 2: YPS Savaşçıları olmazı olur yapanlardır

Nusaybin direnişinde Egid – 2: YPS Savaşçıları olmazı olur yapanlardır
Git gide zaman daralıyor, düşman ablukasını artırıyor ve mahallenin etrafında yığınaklar yaparak, ağır silahlarını konumlandırıyorlardı. Ayrıyeten düşman psikolojik ve özel savaşla, halkı kaçırtmak istiyordu. Bir de düşman saldırı tarihini belirlemiş, dört gün içinde mahalle bırakılmazsa, mahallede kalanların hedef alınacağını ve vurulacağını söylüyordu. Düşman özellikle Cizre bodrumlarında bilinçli yaptığı katliam ile halkı iyice korkutup, çaresizce kaçırtmayı hedeflemişti. Bundan kısmen de sonuç almıştı. Mecbur kalan halk düşmana beddualar ederek, göç etmek zorunda kalmıştı. Yurtsever aileler son görevlerini de yaparak, direnişçiler için bol bol ekmek, lojistik ve yaşamsal ihtiyaçları da biriktirmişlerdi. Agid arkadaşın ailesi ve akrabaları, evli olduğu için kalmasın deseler de Agid arkadaş kalmakta ısrar etti. Agid arkadaş her şeye rağmen “madem düşman saldıracak, evlerimizi yıkacak, bizlere yaşam hakkı tanımayacak, o zaman düşman da bunun hesabını vermek zorundadır.” diyerek iddiasını daha da netleştirmiş ve direnişte kalmasını tartışmaya bile meyil vermemişti. Agid arkadaşın direnişteki kararlılığı ve konumu böylelikle netleşti.
Bu arada artık düşman yönelimleri artmaya başladı. Bu yönelimlerin başlamasıyla Agid arkadaşın misyonu ve rolü de çalışmalarda kendini belirginleştirmişti. Agid arkadaşın doğduğu yer olması ve mahalleyi iyi büyük avantajlar sağlıyordu. Direnişte her konuda mevziden mevziye koşan arkadaşların tüm ihtiyaçlarını karşılayan, adeta arkadaşların, eli ayağı gibi olmuştu. Genellikle saldırıya uğrayan her mevziiye en önde ulaşan ve arkadaşlara yardım edip, düşmana ilk müdahaleyi eden, Agit arkadaş oluyordu. Çok atik kaygısız bir şekilde düşmana taktiksel yaklaşıp, düşmanın zayıf yönünü tespit edip ve darbe vuran kıvrak zekâsı bizleri hayret de bırakırdı. Agit arkadaşı tanımayan biri, kesinlikle bu yılların savaşçısıdır düşüncesiyle bakardı her halde. Genelde hangi mevziiye gitse, oradaki arkadaşlar da cesaret ve moral en üst seviyelere yükseliyordu. Bunlardan dolayı arkadaşların büyük bir hayranlığı Agit arkadaşa yönelik gelişmişti. Bir taraftan da Agid arkadaşa bir şey olacak kaygısı yaşıyorduk. Çünkü herhangi bir aksilikte olacak bir durum bizim için büyük bir boşluk yaratacağı kesindi. Düşmanın direniş alanlarına genel bir yönelimi vardı. Ama özellikle Alika mahallesine daha stratejik bakıyordu. Çünkü yapılanması dağınık evler ve zayıf gördüğü için, direnişin orada kırılması demek düşman açısından kazanıma gitmenin yolu demekti. Ama başta Agid arkadaşın direnişi olmak üzere burada sergilenen genel direniş ilk haftada düşmanı hem askeri hem de psikolojik olarak kırdı. Bundan kaynaklı ilk gücünü değiştirmek zorunda kaldı. Sadece gücünü değil hem askeri taktiğini hem de silah ve tekniğini de buna paralel değiştirmek zorunda kaldı. Kullandığı 40 kg lık obüslerin yerine 100 kg lık fırtına obüslerine geçti. 60 lık havan silahından 120 lik havan silah ve buna bağlı çok farklı ağır top çeşitlerini kullanmak zorunda kaldı. Ayrıca tank, panzer, kobra, ejder, ural vb askeri araçlarını da çoğaltarak saldırıların şiddetini arttırdı. Neredeyse günün 24 saatinde mahalleye yönelik saldırılarını arttırmıştı. Neredeyse mahallede patlamanın olmadığı, top güllelerinin değmediği yer kalmamıştı. Her yere nerdeyse düşen güllelerden bazıları da patlamayınca, bizde, patlamayan top güllelerini düşmana karşı nasıl kullanabiliriz diye daha düşünme aşamasında iken Agid arkadaş bu top güllelerini alıp fünye yerlerini açarak onları mayın düzeneği ile kurup düşmana karşı kullanmıştı bile. Bu deneyimde kafamızdaki soru işaretlerini ve kaygıları bir kenara bırakmamızı sağlayarak direnişimize yeni bir tarz ve taktik kazandırmıştı.
Hatta Agid arkadaş bu gülleleri sapan şeklinde bir düzenek kurarak düşmana karşı seri bir şekilde kullanarak düşman saldırılarını kırmada büyük bir rol oynadı. Daha sonra bu silah savaş ve direniş literatürümüze YPS-1 silahı olarak geçti ve yerleşti. Düşman her darbe yediğinde veya kırıldığında saldırı dozajını daha da artırıyordu. Yediği darbelerden dolayı belli sürelerle, zırhlı askeri araçlardan ve neredeyse zırhlı bir kepçe filosundan oluşan takviyelerle saldırılarını arttırıyordu. Bu esnada Agid arkadaşla mevzileri dolaştığımız bir esnada mevziisine gittiğimiz bir arkadaş, düşmanın yeni getirdiği bir tankın 6 ya da 7 namlusunun olduğunu ve aynı anda ateş ettiğini söylemesi, ikimiz tarafından espri konusu olmuştu ve inanmamıştık. Tam o esnada bu tank gerçekten de olduğumuz tarafı bombardımana tutunca durumun hem gerçekliğine vardık hem de bu sefer kendimizle dalga geçer olduk. Düşman çok sayıda silah yerleştirdiği bu tankı daha önceki tecrübelerimizde görmemiş ve duymamıştık. Ama direniş karşısında zorlanan düşman elinde olan imkanlarının tamamını kullandığından bazılarıyla da ilk kez karşılaşıyorduk. Bir seferin de bulunduğumuz Alika mahallesi ile yan tarafımızdaki Şehit Gelhat mahallesi arasında arkadaşların daha önceden döşediği bir mayın bir tank da patlıyor. Fakat tank darbe alıyor ama imha olmuyor. Bir paleti darbe aldığından patlama sonucunda açılan çukurda takılı kalıyor. Fakat o mahalledeki arkadaşların konumu uygun olmadığından tankın üzerine gidip imha edemediklerinden bize söylediler. Tarif ettikleri yöne baktığımızda daha önceki tanklardan iki kat daha büyüktü, biz de kendi kendimize bu tank hangi model ya da hangi devletindir, diye takılıyorduk. Biz daha kimin gideceğini ve nasıl imha edeceğimizi ayak üstü tartışırken, Agid arkadaş bu arada B.7 silahı ile tanka bir darbe daha vurdu. Bu seferde tankın diğer paleti darbe aldı ama yine de imha olmadı, sanki bizle inatlaşıyordu ama kurtuluşu olmayacaktı. Bu sefer de üzerine gidip imha kararı aldık. Tabi yine Agid arkadaş öne atlayarak kendisinin gideceğini belirtti. Bizde yanına bir arkadaş vererek gönderdik. İlk etap da Molotof kokteylleriyle vurdular. Ama yine imha olmayınca, bu sefer de Agid arkadaş üst kapağını açarak, tankın içine el bombası atarak bu tankı imha etti. Bu durumun sonucunda başta Agid arkadaş olmak üzere hepimiz müthiş moral aldık. Her darbe yediğinde tekniğinde ve askerinde değişiklik ve takviye yapan düşmana karşı sabit olan bizlerin moralinde, cesaretinde, heyecanında ve inancında herhangi bir kaygı ve şüphe olmadığı gibi ciddi bir yükselme vardı. Düşmanın yaptığı her değişime karşı bizde olan tek değişim moral ve motivasyon yüksekliğiydi.
Düşmanın yaptığı yönelimlerin artması sonucu, bizde koşulların gerekleri temelinde değişiklikler ve yetenekler gelişiyordu. Neredeyse hiç eğitim görmemesine rağmen her arkadaş uzman bir sabotajcı olmuştu. Aynı durum Agid arkadaş içinde geçerliydi. Düşman mahalle açısından stratejik olan bir binada konumlanmıştı. Bu bina bizim bulunduğumuz Alika mahallesi ile Koçera mahallesini birbirinden ayıran ya da başka bir deyişle bağlayan Çakçak caddesi üzerinde bulunuyordu. Bundan kaynaklı iki mahalle arasındaki bağlantıyı riske sokuyordu. Bu bina daha önce bizim kontrolümüzdeydi. Oradaki mevzide bulunan arkadaşların yaşadığı küçük bir boşluktan kaynaklı bu bina düşmanın eline geçmişti. Daha sonra ben ile Agid arkadaş bu binanın tekrardan geri alması için burada ki arkadaşların yanına takviye olarak gittik. Bina iyi savunulduğundan yaptığımız bazı yönelimler sonuç almayınca farklı arayışlar içine girdik. Sonunda sızmalı bir şekilde binanın havalandırma boşluğunun penceresinden içeriye bir mayın bırakma kararı aldık. Ama çok dikkatli olmak gerekiyordu. Çünkü sızma yapmamız gereken yere yaklaşık olarak 20 keskin nişancı konumlanmıştı. Aynı zamanda sızma yapacağımız yer açık bir alan olduğundan çok dikkatli ve hassas olmak gerekiyordu. Daha sonra yaptığımız planlama çerçevesinde Agid arkadaş ile bir arkadaş daha sızma yapıp mayını bırakacak biz üç arkadaşta olası bir duruma karşı onların savunmasını yapacaktık. Planlama çerçevesinde Agid ve yanındaki arkadaş belirlenen hedefe doğru gittiler. Belirlenen hedefe gitmek için öncelikle, bulunduğumuz binanın duvarında bir saat önceden küçük bir mayınla geçebilecekleri bir delik açarak, önümüzdeki, iki katlı bir evin damına çıkıp daha sonra bir ip yardımıyla ön taraftaki bir katlı evin damına kendilerini bıraktılar. Buradan da düşmanın mevzilendiği binanın duvarındaki havalandırma penceresinden mayını bırakmak istediler fakat bulunduğumuz yerden çamın yüksekliği bizi yanıltmıştı. Arkadaşların eli mayını bırakacak pencereye yetişmiyordu. Hem yapılan eylemin çok riskli olması hem gündüz olmasından kaynaklı vazgeçmeyi düşünürken, Agid arkadaşın hedefine kilitlenmesi ve ısrarı o kadar riske rağmen geri gelerek daha önce gözüne çarptığı boyacı merdivenini alarak bir daha eylem yerine dönerek, yanındaki arkadaşla birlikte mayını pencereden içeriye bırakıp, başarılı bir şekilde geri geldiler. Geldikten sonra mevcut koşullardan kaynaklı ortaya çıkan başarıya kendileri bile hala inanamamışlardı. Ama Agid arkadaş “işte YPS savaşçıları böyle olur. Olmazı olur yapanlardır” Diyerek olan cesaretini ve inanç düzeyini ifade etmişti. Daha sonra düşmanın binada toplandığı bir anda arkadaşlar bu mayını onlarda patlatarak büyük bir sonuç aldılar.