Nusaybin direnişinde Egid – 3: Bundan sonra olacaksa bir yaşam, Egid arkadaşın yaşamı olmalı

By on 4 September 2021 0 461 Views

Düşman darbe üstüne darbe aldıkça psikolojisi bozuluyor, Nusaybin sendromu dedikleri korkuya düşüyorlardı. Maksatları en zayıf gördükleri Alika mahallesini ilk etapta düşürüp, genel arkadaşları ortada dar bir alana sıkıştırmaktı. Umduğunu bulamayan düşman ne yapacağını bilemez durumdaydı. Bulunduğumuz 4 mahalle Koçera, Şehit Gelhat ve Alika iki mahalle den oluşuyordu bu mahallelerimiz genel birbiri ile bağlantı halindeydi. Ancak bizlerden kopuk Kanika mahallesi ayrı ve görünmeyen bir mesafede, olduğu için ve bağlantılarımızın kısıtlı olmasından kaynaklı, durumlarını tam bilmiyorduk. Kanika mahallesindeki direnişçiler düşmanın yöneliminin olmamasına rağmen, aşırı bombardımanlardan dolayı mahalleyi bırakıyorlar. Bir anda 18 arkadaşın şehit düşmesi, düşman için büyük bir fırsat oluşturdu. Düşman bundan istifade ederek birçok yönden saldırmaya başladı. Bazı zayıf ve hazırlıksız yakalanan mevziler düşmanın denetimine geçti. En stratejik konumda olan Şehit Gelhat mahallesi ile aramızdaki, Çakçak caddesinin diğer tarafında bulunan yüksek bir binaya düşmanın ani girmesi ve konumlanması her iki mahalle için zorlayıcı olmuştu. Çakçak caddesindeki, Şehit Gelhat mahallesi ile aramızdaki tünelin de patlamalarda ve su akıntısından dolayı çökme durumu olmuştu. Bundan kaynaklı farklı bir bağlantı tüneli için önceden bir çalışma başlatmıştık. Genel sorumlu olan Xabatkar arkadaş da o sıralar yanımızdaydı, “acil müdahale olmasa genel mevzilerimiz tehlikeye girer” dedi. Tünele gece gündüz demeden hız vererek, özellikle Agid arkadaşın marifetleri tünelin erken tamamlanmasında belirleyici oldu. Xebatkar arkadaş, Agid arkadaşı da yanına alarak, tünelin tamamlanmasıyla, hemen karşıya geçip müdahaleye gidiyorlar. Hemen arkasından iki arkadaşı ve 3-4 B 7 Roketi ile onlara takviye gönderip, düşmanı oradan püskürtmek gerekiyordu. Düşman diğer mevzileri de zorladığı için, Xabatkar arkadaş takviye giden arkadaşları tek tek mevzilere dağıtmak istiyor. Agid arkadaş hemen kendini, bahsi gecen binaya, yani en kritik mevziye kendini öneriyor. Burada yanındaki arkadaşlarla düşmana karşı şiddetli çatışmalara giriyorlar. Bazı zorlanmalardan kaynaklı bazı arkadaşlar erken geri çekilme yapıyorlar. Ama Agid arkadaş o binada tek başına 2 saat düşmanla savaşıyor. Daha sonra cephanesinin az kalmasından kaynaklı o da geri çekilme yapıyor. Bunun üzerine arkadaşlar erken çekilme yapmasından kaynaklı sinirlenerek takviye olarak gönderdiğimiz B 7 roketlerini de alarak yanımıza geri geldiğinde, “neden B 7 roketlerini alıp ve geri geldiğini?” Sorduğumuzda sinirlenerek, “erken geri çekilme yaptıklarını, bundan kaynaklı bende takviye olarak gönderdiğiniz mühimmatı da alarak geri yanınıza geldim” dedi. Agid arkadaşın tabiatında erken bırakmak, mevcut sınırları sonuna kadar zorlamamak, düşmanına başarı veya zafer kazandırma duygusunu yaşatma gibi yaklaşımlar yoktu ve kabullenmiyordu. Bundan kaynaklı yaşanan duruma karşı da tepkisini ve tavrını böyle ortaya koymuştu. Çünkü daha direnişin ortalarındaydık ve daha zor günler ve anlar bizi bekliyordu. Agid arkadaşta bunun farkında ve bilincindeydi. Bundan kaynaklı mevcut mevzilerin iyi korunup ve desteklenmesi gerekiyordu ki düşman direniş alanını daraltmasın.

Daha sonra yoğunluk Çakçak caddesinde Alika ile Şehit Gelhat mahallesi arasında savaş yoğunlaşınca Agid arkadaşı oraya gönderdik. Burada düşmana karşı sergilenen direnişte birçok askeri tarz ve taktik kullanıyorduk. Agid arkadaş an itibarıyla hangi taktik gerekiyorsa onu uygulayan olmuştu. Sızma, sabotaj, suikast vb bazen de 2-3 taktiği bir eylemde aynı anda kullanıyordu. Öreğin birçok defa düşmanda önce mayın patlatıp daha sonra hemen üzerine sızma yapıyorduk. Alika mahallesinde savaşın yoğunlaştığı bir dönemde, düşman mahalleye girebilmek için bütün gücü ve tekniği ile saldırıyordu. Özellikle tanklarla cephenin ön taraflarını çok zorluyordu. Bir gün yine bir tank, Alika mahallesinde savaşın yoğunlaştığı bir esnada mahalleye doğru ilerlemek isteyen bir tankı Agid arkadaş nasıl durduracağını düşündüğü bir esnada, daha önce Zagros suikast silahını kullanan bir arkadaş ile yaptığı bir tartışmada bu arkadaş, eğer insan tankın namlusunun tam içini hedef alıp vurabilirse tankı imha edebileceğini söylüyor. Bundan kaynaklı daha önce hiç kullanmamasına rağmen yanındaki Zagroz suikast silahını alarak pencereden tankı hedef alarak, kendince bazı ince hesapları da yaparak tanka ateş ediyor ve tam namlusundan vurarak tankı imha ediyor. Tank imha olunca, bir anda birçok arkadaş telsizden slogan ve tilili çekince ne olduğunu sorduğumuzda arkadaşlarda bir tankı imha ettiklerini söylediler. Bizde bu durumun normal olduğunu, daha öncede birçok defa tank imha ettiğimizi söyledik. Fakat arkadaş ilk defa Zagros silahıyla tank imha ettikleri için böyle davrandıklarını söylemiştiler. Yani Agid arkadaş yine hem duruşu ile hem de pratiği ile bütün arkadaşlara moral olmuştu.

Direnişin ortalarına gelmiştik. Yer yer yaşanan şahadetlerden kaynaklı bazı mevzilerimizde boşluklar oluyordu. Bundan kaynaklı yaşanan boşluğu takviye imkânımız olmadığından mevcut arkadaşların muazzam fedakarlıklarıyla dolduruyorduk. Her şeye rağmen bu süreçte düşmana çok büyük darbeler vuruyorduk. Darbe alan düşman adeta çılgına dönüyordu. Zaten ortada imkân, teknik ve sayı olarak orantısız bir savaş vardı. Üstüne bir de hırçınlaşan düşman yasaklı silahlar dahil her türlü yönteme baş vuruyordu. Yine de içine düştüğü sendromdan çıkamıyordu. Bundan kaynaklı en profesyonel gücü olan JÖH, PÖH’ler başta olmak üzere belli aralıklarla bütün gücünü ya değiştiriyor ya da takviye ediyordu. Buna rağmen sürekli bu güçlerin içindeki çelişki ve çatışmanın önünü alamıyordu. Gücüne güven kazandırmak için yoğun teknikle bütün mahalleyi neredeyse yerle bir etmişti. Bunun içinde hareket alanımız daraldığından bazı noktalarda düşmanla iç içeydik. Bu durumda bazen hedefe girmemize neden oluyordu. Yine böylesi bir zamanda, bulunduğumuz alan ile, düşman arasındaki tampon bir bölgede bir yere doğru düşmanın bir zırhlı aracı konumlanmıştı. Düşmanın yoğun bombardımanları sonucunda bizim tarafımızdaki evlerin büyük kısmı tahrip olduğundan o zırhlı aracın bulunduğu konum bizim acımızdan tehlike arz ettiğinden, bu araca yönelik bir eylem yapmayı kararlaştırdık. Bunun için keşif yaptığımızı duyan Agid arkadaş hemen yanımıza geldi. Biz yaptığımız keşif sonucunda uygun bir yer belirleyip oraya mayın döşemeye karar verdik. Konuşmalarımıza tanık olan Agid arkadaşa daha biz bir şey demeden hemen gidip mayını getirmişti bile. Mayını planladığımız yere bıraktıktan sonra yerimize döndük. Bu sırada bulunduğumuz bina iki katlı tam tamamlanmamış bir inşaattı. Düşmanın suikastçılarına hedef olmamak için pencerelerine sac koymuştuk. Fakat düşmanın açtığı yoğun ateş sonucu adeta bu saclar kevgire döndüğünden dikkat edilmezse görüntü verilebilirdi. Biz yerimize geldiğimizde ben hem hedefe bakmak hem de bıraktığımız mayını olduğumuz yerden kontrol etmek için pencereye yaklaştığımda başka acıdaki bir zırhlı aracın menziline girdiğimizi fark ettiğimden hem kendim pencereden uzaklaştım hem de yanımdaki arkadaşlara pencereye yaklaşmamaları yönünde uyarıda bulundum. Ama bir baktık ki Agid arkadaş pencereye yaklaşmış, araca bakıyor. Aracın üzerinde faşizmi sembole eden amblemler olduğundan Agid arkadaş görür görmez hemen “bu aracı bir şekilde imha edelim” dedi. Gündüz olmasına rağmen, havaların da biraz soğuk olmasından kaynaklı, zırhlı aracın içinde termal kamera olmasından kaynaklı Agid arkadaşı fark ediyor. Bu esnada uyarılarımızı dikkate alan Agid arkadaş tam geri dönmek üzereyken bu araçtan otomatik silahla yapılan tarama sonucunda Agid arkadaş vuruldu ve olduğu yerde düştü. Hemen eğilerek yanına gittik ve alıp biraz geriye çektik. Ama yapacağımız bir şey yoktu. Belki de Agid arkadaşın şahsında elimizde hayata gözlerini yuman bir toplumdu ya da insanlıktı. Ama biz bunun karşısında çaresizdik ve elimizden bir şey gelmiyordu. O anda genel arkadaşlar üstünde etki yapmasın diye, Agid arkadaşın şehit düştüğünü kimseye söylemedik. Daha sonra şehit düşmeden önce belirttiği, “eğer şehit düşersem 15 gün için de açıklamayın” demesinin nedenini de öğrenmiştik. Agid arkadaşın eşi hamileydi ve bir oğlunun olacağını duymuştu. Eşinin doğum yapmasına 15 gün kaldığı için bu vasiyette bulunduğunu öğrenince hem Agid arkadaşın yaşama yaklaşımındaki duruşu hem de hisleri bizi çok etkiledi.  

Kürt tarihinde, Kürdistan da belli dönemlerde Agid kişiliği birçok yerde ve olayda ön plana çıkmıştır. Bunlar birçok şiire, türküye, hikâyeye konu olmuştur. Hem bu olgulardan hem de Kürt toplumsal gerçekliğinden hareketle, bu kişilik özelliği birçok defa Yaşam sallaşmıştır. Ama sonuç itibarıyla bu kişilik genel toplumsal zeminde toplumsal değerlerle tam bütünleşmeyip, kendini örgütlü bir kişiliğe kavuşturamayınca, bu olguların tamamının sonunda hüzünlü bir son ile bitmiştir. Neredeyse bu olgulara konu olmasının nedeni yaşanan trajik sondur. Evet Agid kişiliği toplumsal zeminde önemlidir. Ama tarihte gösteriyor ki tek başına yetmiyor. İşte tam da bu nokta da sanki Önder APO, birazda bu klasik Kürt tarihinin gidişatını değiştirmek için doğmuş gibidir. Bireysel Agid kişiliğinden, Agid toplumsallığını yaratan kişidir. Eskiden var olan Agid, hazin sondan kurtulamayan kişilikten, Agidleşen, yenilmeyen, yaratan ve kazanan toplum gerçekliğini yarattı. Agid arkadaş da bu yaratılan toplumsal kişilikten biriydi. Gücüyle, eylemiyle, duruşuyla, öncülüğüyle toplumsallığı ve örgütlülüğünü yaratan ve yaşatandı. Düşmana olan kinin ve öfkesinin kaynağı, bu tarihsel gerçeklikten geliyor gibiydi. Ya da bunun toplamından geliyordu diyebilirim. Önder APO, “son kertede toplumsal gerçeklikler bir kişilikte vuku bulur.” Diyor. İşte Agid arkadaş bu belirlemenin somut örneğiydi diye bilirim. Tek başına bir ordunun, bir toplumun bileşkesinin toplandığı kişilik olmuştu. Savaşırken, konuşurken, yaparken, yaşarken bir toplum veya bir örgüt olarak yansıyordu. Verdiği ve yarattığı mücadelede de böylesi bir gerçekliği yaratarak anlamlı bir şahadetin sahibi oldu. Gerisinde sadece Kürt toplumuna değil bütün dünya toplumuna yetecek kadar bir direniş mirası bıraktı. Adını, bir toplumun direniş tarihine altın harflerle yazdı. Şimdi Kürdistan tarihini, şiirini, hikayesini dinleyen trajik bir son değil, direniş görecek, zafer görecek, görev ve sorumluluklarını görecek, harekete geçmeyi görecek ve öğrenecektir. İşte Önder APO’nun yaratmış olduğu Agid toplumsallığından doğan, Agid arkadaş bir tarihin seyrini değiştiren bir rol ve misyona sahiptir. Dönemin görev ve sorumluluklarına bu bilinç ve duyarlılıkla yaklaştı ve bu çerçevede mücadele ederek şehitler kervanına katıldı. Agid arkadaş, “Nereden başlamalı, nasıl yaşamalı, nasıl yapmalı?” denkleminin somut cevabıdır. Bundan kaynaklı, bundan sonra olacaksa bir yaşam, Agid arkadaşın yaşamı olmalı, onun yaşam çağrısına koşmak olmalı, onun mirasına sahip çıkmak ve cevap olmak olmalıdır. Bunun takipçisinin SÖZÜ olmaktır.

Mücadele Arkadaşı        

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *