Şırnex Direnişi Günlüğü

Şırnex Direnişi Günlüğü

By on 30 November 2019 0 2130 Views

ŞIRNEX DİRENİŞİ GÜNLÜĞÜ

‘Dışarıda yağmur yağıyor. Şırnax sessizliğini koruyor. Şırnax sessizce ıslanıyor. Kömür kokusu sinmiş şehre. Yürürken nefesimi daraltıyor. Bacalardan kara dumanlar yükseliyor. Sessizliği birkaç çocuk bozuyor. Yağmura aldırmayan bizler ve çocuklar. Gündüzcü nöbetçiler barikatlar arasında nöbet tutuyor.’

 

Başlarken

2016 yılı, Kürt halkının kaderini belirleyen önemli ve kritik bir yıl oldu. Tarihin en görkemli direnişlerinin yaşandığı yıllardandı. Türk devletinin vahşice saldırılarına tanıklık etti tüm dünya. Ve tarihe damgasını vuran Kürt gençlerinin direnişlerinin yaşandığı bir dönem oldu. “Ne olursa olsun asla boyun eğmeyeceğiz” sözlerini haykıran bir halkın direniş destanı yazıldı. Türk devleti direniş şehirlerini kuşatarak orada nelerin yaşandığını tüm dünyadan gizlemeye çalıştı. Aylarca süren bir savaş… Ve orada neler olduğu herkes tarafından merak edildi. Onlarca gence karşı on binlerce asker ve polisin katıldığı adaletsiz bir savaş… Türk devleti, o şehirlerin hepsini yaktı, yıktı. Geride hiçbir delil bırakmadığını düşündü. Ama direnişçilerin yaşadıklarını yine direnişçiler adeta tarihe not düşer gibi bir bir günlükler yazarak belgeledi. Şimdi bu belgeler açığa çıktıkça o şehirlerde nelerin yaşandığı tek tek gün yüzüne çıkıyor. Ve yaşanan direnişler, Türk devletinin ve ordusunun ne kadar büyük darbeler yediğini gösteriyor. Bu günlüklerden biri de Şırnak Direnişi’nde yer alan YPS JIN Şırnak komutanlarından Zeryan Deniz Amed kod isimli Ayşe Kaçar’ın yazdığı… Kürt özgürlük tarihine damgasını vuran tarihi Şırnak Direnişi’nde, bulunduğu mahallelerdeki şahit olduğu her anı kaleme alan YPS JIN komutanlarından Zeryan Deniz Amed, kölelik ve özgürlük tercihleri karşısında Kürt direnişçilerinin özgürlük uğruna kanlarının son damlasına kadar nasıl savaştığını yazmış. Günlük sade bir dille ve o anda hissedilen duygularla yazılmış. İşte o günlükten bazı kesitler…

 

ŞIRNEX DİRENİŞİ GÜNLÜĞÜ -1.Bölüm

YAZILMAYA BAŞLANAN TARİH: 06 ŞUBAT 2016
Yenilmek değil, pes etmek -bitirir insanı…Bunun için daima, soluksuz, -hep yürümek, Zeryanca

5 YİĞİT SERE SERPE UZANMIŞ
Dün Bahçelievler’de düşman ağır darbe almış. Fakat şehitlerimiz de var. 5 arkadaş şehit düştü. Yılmaz, Xwînrêj, Koçer, Agir, Rojbîn. Görüntüleri var, öyle vurulmuş yatıyorlar. Bir gerilla göğsü paramparça uzanmış, sonsuzluğa bakıyor. Vücutlarda koca delikler.Heval Yılmaz ile bu yıl hep birlikteydik. Pratik boyu beraber çalıştık. Ve diğerleri… O gülüşlerin kanlandığı fotoğraflardan sonra geriye yerde duvar dibinde parçalanmış, görmek zor. Ve bir daha Kürt gençlerinin vurulmuş, sere serpe uzanmış fotoğraflarını görmemek için kavga edeceğim.

HER ŞEYE RAĞMEN MÜCADELEYE DEVAM
Ve Asya, Bizim Rojbîn, halen inanamıyorum. O cıva gibi cananı ölüm nasıl durdurabildi? O güçlü kalbine bir kurşun nasıl saplanabildi? En son konuşup tartıştık. Öyle uzun uzadıya içini döktü, dinledim. Ama yoğunlaşmaları iyi ve güçlüydü. En son fedai eylem önerisinde bulundu. O tek başına hedefi devirebilirdi, fedai kız Rojbînim. Çok geç duydum şehadetini, çok kızgınım. Duyar duymaz gitmeliydim. Yüzündeki kanı silecektim. Ama olmadı, vedalaşamadım, öpemedim. Yoldaşlığına daima sahip çıkacağım. Kanını yerde bırakmayacağım. Andım olsun. Her şeye rağmen mücadeleye devam. Çalışmaların yoğunluğu devam ediyor. Dağları, gerillayı özledim. Öyle Cudi’ye bakıp hasret gideriyorum. Diren de orda, içimden el sallıyorum. Dağlı olmak, yalçın durmak…Beynim doludizgin, yine de sığacak yer var. Bir yanım o fedai kararlılıkla yürüyen canlar. Ben hep o gerçekle yürüyeceğim, şehitlerle…
YİNE DE ÖZGÜRLÜK, ÖZGÜRLÜK…
Barikatlar, hendekler, mayınlar, her yerden mermi sesleri, vurulmuş insanlar. Ve ben barışı istemiyorum. Özgürlüğü istiyorum. Özgürlük için ne gerekiyorsa onu yapmak istiyorum. Bize savaşı dayatanlara barış istemi de çok saçma. Özgürlüğün bilincinden, ruhundan, vicdanından yoksunluk var. Budur üsluba yansıyan. Yine de özgürlük, özgürlük…

DİRENİŞİN BÜYÜK KAHRAMANI: HACI LOKMAN BİRLİK

Dicle Mahallesi’ne geçiyorum. Ve burada şehit düştü diyor bir genç. Düştüğü yer ve ardından sürüklendiği yer. Kanı yok, izi yok fakat her yerde adı var, fotoğrafları var. Hiç görmediğim halde tanıdık bir dost gibi hissediyorum. Adı Hacı Lokman Birlik…Şırnak’ta en çok duyduğum isim. Herkes ona dair bir anı anlatıyor. O kadar derinden bir etki yaratmış ki duruşuyla, arkadaşlığı ve militanlığıyla. Ve hep vurulduğu yerden geçerken onu anıyor ve hissediyorum. O koca öfkesinin ateşinde öfkem tutuşuyor, yangın oluyor. Yüreğini yüreğimde hissediyorum. Sonra bir acı gelip oturuyor bağrıma. Nasıl sürüklediler seni, o bedenini panzerler ardından? Kimse nasıl seni çıkaramadı, siper olmadılar sana? …Bir evlat böyle kolay mı düşer? Bir yiğit böyle mi gider?Duvarlarda adın var, kanın yerde kalmayacak diye yazılıyor. Kanının karıştığı şehitler gerçeği tüm hainliğin üstesinden gelecek, yüreğin tüm yüreksizleri devirecek. Soluğunda ısınacak bu ülke. Kanınla yeşeren baharlar, kâbuslarımızı alt edecek.Özlemler, hayaller büyüdükçe büyüklük ister. Hacı Lokman Birlik gibi, Rojbîn, Yılmaz, Koçer, Agir, Xwînrej, Serhat, Şervan ve nice kahramanlar…

CİZRE’DE 60 KİŞİ KATLEDİLDİ
Dicle Mahallesi’nden Cumhuriyet Mahallesi’ne geçtim. Gün boyu çok gerginim, içimden konuşmak bile gelmiyor. Durumları hiç iyi değil. Cizre’de 60 kişinin katledildiği söylendi. Fotoğraflarda yanıp kül olmuş canlar. Paramparça haldeler, bakmaya yüreğim el vermiyor. Savaşın da bir sınırı yok mu?

KOMPLO 18. YILINDA
Şubat’ın laneti sinmiş üzerime. Komplo 18. yılına girdi. Tam 18 yıldır Önderliğimizi esaretten kurtaramadık. Esaretin yılları çoğaldıkça komplonun laneti üzerimize bir kâbus gibi çökmekte. Nasıl dayandık buna, nasıl kabullenebildik ve yılları uzattık…

TÜM ŞEHİR SARSILDI
Yeni mahalle Tekser’de 600 kiloluk bir mayın patladı ve tüm şehir sarsıldı. Oradan oraya koşuşturuyorum. Bir mahallede 2 gece kalmaya hasretim. Bu durum benim de irademi aşıyor. Nurhak’ın şehit düştüğünü duyduk. Fakat halen net değil. Yapılan eylemler beni kesmiyor. Daha sarsıcı eylemler yapmalıyız. Kısmi bazı girişimler var. Sonuçları zayıf…

KÜRDÜN İMHASI HEDEFLENMEKTE
Ayın 16’sında Dicle Mahallesi’nde Çektar, suikast edildi. Ayağının kemiklerinin parçalandığı ve ağır yaralı olduğunu söylediler. Hastaneye kaldırıldı. Polisler tarafından infaz edildi. Devletin tüm kurumları tamamen Kürdü imha etmeye odaklanmış. Hastalar, yaralılar tedavi edilmiyor. İsmet Mahallesi’ni tutmakta ısrarlıyız. Hazırlıklar tamam. Geçen gün barikat yerlerini belirlerken Türk devleti ile işbirliği içinde olan bazı Tatarlar silah çekti. Diğer gün ise tarama yaptılar. Delil arkadaş yaralandı. Sürüklenip getirdikleri sokaklar hep kan… Türk devleti ile işbirliği içinde olan bazı Tatarlar şimdi bize karşı silahlanmışlar. Delil arkadaşın yarası hafifti. Diğer gün ağırlaştı. 2 defa müdahale edildi. Delil şu an iyi ama olduğundan dayanaklı değil. Delil ile uğraşırken Mijini’den Bedri arkadaşın yaralandığını söylediler. Onu da getirdik. Bünyesi güçlü fakat sağ kolu parçalanmış. Sakat kalabilir.

ÖNCE BİZ VURACAĞIZ
İsmet Mahallesi’ni tutmak için ısrar ediyoruz. Hızlı da davranmak gerek. Çünkü düşmanın operasyon hazırlığı var. Önce biz vuracağız. Hem de kalbinden vuracağız. Fakat kimi hazırlıklar zayıf. Yeni bir tarzla savaşmazsak durumlar ağırlaşır.

ÖLÜMÜNE DEĞİL, ÖLÜMDEN ÖTESİNE DİRENMEK
Şu an Hezex’te yoğun savaş var. Ayrıntılarını bilmiyoruz. Cizre iliklerine kadar direndi. Diz çökmedi. Fakat kırımdan geçirdiler. 200 üzerinde insan katledildi. En son yine morgdan fotoğraflar geldi. Kimse tanınmıyor. Cenazeler korkunç. Kürtlük tamamen öldürülmek isteniyor. Bunun bedeli neyse ödeyeceğiz. Fakat diz çökmek asla. Bizim payımıza düşen direnmektir. Ölümüne değil, ölümden ötesiye direnmek.

ŞIRNAX SESSİZLİĞİNİ KORUYOR
Dışarıda yağmur yağıyor. Şırnax sessizliğini koruyor. Şırnax sessizce ıslanıyor. Kömür kokusu sinmiş şehre. Yürürken nefesimi daraltıyor. Evlerin bacasından kara dumanlar yükseliyor. Sessizliği birkaç çocuk bozuyor. Bu şehirde yağmura aldırmayan bizler ve çocuklar. Gündüzcü nöbetçiler barikatlar arasında nöbet tutuyor.

DERİK, HEZEX’TE ÇATIŞMALAR YOĞUN
Günün haberlerini izliyorum. Her yerde ölüm. Nisebin’de bir ana vurulmuş çocuklarının gözleri önünde. Derik, Hezex, Gever’de yoğun çatışmalar var. Şırnax şimdi sessiz, geceleri silah sesleri yükseliyor.

ZINAR RAPERÎN CİZRE’YE SOLUK OLDU
Günler soğuk, günler gergin ve ıssız. Ankara’daki eylemin etkisi çok güçlü. Her yerde düşman fedai eylem tedbiri alıyor. Zinar Raperîn’in yüreği Cizîr’e soluk oldu. Zinar bu süreci fedailikle taçlandırdı. Sur ve Cizîre nefes aldırdı. Tüm Kürdistan’ın yapamadığını Zinar yaptı. Bizim sessizliğimize ses oldu. İsmet Mahallesi’nde barikatlar devam ediyor. Biraz çalışmalar odaklanmış.

DÜŞMANIN HAZIRLIKLARI ARTTI
Mart ayına adım attık. Artık mevsim bahar. Havalar ısındı. Tam da gerilla dönemi başlıyor. Bu bile halkta, herkeste güven yaratıyor. Artık aramızda dağlar var. Şehirdeki direnişler yalnız değil. Düşman bile bunun korkusuyla hareket ediyor. Biz de bunun farkındayız fakat somut adımlar atmakta yetersiz kalıyoruz. Düşmanın hazırlıkları arttı. Gıda ve ilaç stokları var. Birçok yeri karakol haline getirmeyi amaçlıyorlar. Özelde keskin nişancıları konumlandırıyorlar. Şırnax’ta başlarsa çok şiddetli olacağa benziyor. Biz de buna hazırız. Şimdi Cumhuriyet Mahallesi’ndeyim. Yeni gelen arkadaşlar vardı, tartışıp düzenledik.

ŞIRNEX DİRENİŞİ GÜNLÜĞÜ -2.Bölüm

14 Mart 2016, 23.00 Şırnak Direnişi başlıyor…

Sokağa çıkma yasağı başladı. Bugün üst üste anonslar yapıldı.

Ben çok rahatım. Arkadaşlardan ayrılınca biraz kötü oldum. Ama güçlü bir halde hepimiz vedalaştık, hepimiz tarihin bize yüklediği sorumluluğu layıkıyla yerine getireceğiz. Bu tür zamanlarda devrimciler belli olur. Güçlü dönemlerde herkes güçlüdür. Militanlık esasta zor dönemlerde belli olur.

DİRENİŞİN 2.GÜNÜ

Dün gece saat 23:00 sularında seyredince sokağa çıkma yasağı başladı. Ardından top, havan… Şırnak’tan yoğun patlama sesleri geliyor. Şehir vuruluyor. Sabaha kadar böyle sürdü.

Bugün havada ağır sis ve yoğun bir yağmur var. Sabah cihaza çıktım. Heval sesi duymak moral veriyor. Tekmilleri verdik. Her mahalleyi vurmuşlar.

UMUTTUR AYDINLIK OLAN

Az önce uzun bir konvoy geldi. Zırhlı araç var. Çakır Söğüt’e geçtiler. Birkaç zırhlı araç ise Ömerköy Mahallesi’ne geldi. Evleri arayıp tarıyorlar ve patlatıyorlar, yakıyorlar. Dumanlar yükseliyor. Kürdistan yağmalanıyor, talan ediliyor. Elektrikler kesildi. Şimdi tüm Şırnak karanlık. Umuttur aydınlık olan. İçimizdeki ışıktır. Yitirmediğimiz umut.

DİRENİŞİN 4.GÜNÜ

Bu patlamalar ne zaman duracak, üst üste yoğun vuruyorlar. Bazen kurtuluyoruz. Her şeye rağmen bu bile düşmana dert olsun. Bugün mahalleye sızmak istediler. Bir evin kapısını zorla kırarken fark ettik. Çatışma yaşandı. 2 ölüleri var. Sonra yoğun tank vurdu.

BİZİM NEWROZUMUZ…

Bugün 3 koldan düşman saldırdı. İskender Mahallesi’nde şiddetli çatışmalar yaşandı. Berivan yaralandı. Çatışmalar sürüyor. Hekim arkadaş not yazmış, 2 şehit vermişler. Baz ve Mazlum şehit düşmüş.

DİCLE’Yİ BIRAKMAYACAĞIM

Saldırılar devam ediyor. Ev ve binalar üzerimize yıkılıyor. Her ev enkaz. Basınçtan ağzım, burnum ve kulaklarım kanadı. Sırf kimse etkilenmesin diye ayaktayım. Ama iyiyim. Düşman her gün biraz daha ilerliyor. Hekim arkadaş şehit düşmüş. Gençler etkileniyor. Ama ben Dicle’yi bırakmayacağım. Ne olursa olsun. Çatışmalar yoğun sürüyor. Ama hep tank ve havanlarla vuruyorlar.

AKTİF SALDIRIYA GEÇECEĞİZ

Bugün yaralıları geçirdik, biraz rahatladım. Çünkü tedavi koşulları yok. Genç ve zorlanan arkadaşları göndereceğim eğer imkân olursa. Bundan sonra aktif saldırıya geçeceğiz. Kalan grup biraz daha yatkın.

ÖLSEK BİLE KAZANAN BİZİZ 

Şırnak tamamen karanlık. Geceleri mermi ve havan atışlarının ateşi aydınlatıyor. Tek tek bütün evler vuruluyor. Şimdiden Şırnak tam bir harabeye dönmüş. Bu savaş göğüs göğüse değil; TSK’nin yüksek tekniğine karşı keleşlerleyiz. Tank, Kirpi, Kobra ve tamamen zırhlı araçlarla geliyorlar. Tek tük indiklerinde ise mermi sesleriyle yerlerine kaçıyorlar. Düşman gücünü tekniğinden alıyor. Bu durum bize düşmanın bittiğini gösteriyor. Bu şekilde ölsek bile kazanan ve başaran bizleriz.

Suikastçılar evlere yerleşmiş. Evlerde küçük mazgallar açıp ateş ediyorlar. Bu kadar korkaklar. Dünden beri sadece ağır silahlarla vuruyorlar. Cihazda Gulan ve grubunun şehadetini duyduk. Yaralı halde şehit düşürmüşler. Füze kullandıkları belirtildi. Ayrıntılarını bilmiyorum. Şehadetlerden yaşanan boşluktan kaynaklı tekrardan düzenlemeye gittik.

Şimdi şehit arkadaşların cenazeleri yerde. Bizim saklayacak koşullarımız yok. Baz, Hekim, Jiyan öylece yerdeler… Ve bugün Gulê’nin şehadet yıldönümü, şehitlerin kutsallığına sığınıyorum.

DİRENİŞİN 12. GÜNÜ BAŞARIYLA VE HEP KAZANARAK

Bugün küçük bir fırsat bulup karşı mahalleye geçtim. Cumhuriyet’e geçtim. Gördüğüm tüm yüzler güleç karşıladı beni. Hepsini ne çok özlemişim. Hepsine kadın-erkek demeden sıkıca sarıldım. En çok Helena’ya ihtiyacım vardı. Ama bana sarılınca ağladı. Ben güçlü durmaya ve moral vermeye çalıştım. Ama sarıldığım her arkadaşta boğazım düğümlendi. Açıkçası bir daha onları göreceğimi tahmin etmezdim.

GULAN HİÇ HAK ETMEMİŞTİ

Gulan’ın şehit düştüğü yerden geçtim. Tam da bir harabe. Gulan bu şekilde şehadeti hiç hak etmemişti. Sakladıkları yere bakarak geçtim. Gözlerim hep Rengin ve Diyar’ı arıyordu. İkisini de çok seviyordum. Ama yok. İsmet ve Gazi Paşa mahallelerine kadar gittim. Reşo ve Sarya’yı da çok özlemişim. Kısa kısa görüştük.

VALİ’NİN KONVOYUNU VURMUŞLAR

Sabah gözlerimi açar açmaz yaralı haberi var. Heval Agir yaralanmış. Gidip getirdik. İki defadır yaralanıyor. Bu defa biraz daha ağır. Ama dirençli bir yoldaş. Direkt tedavisi yapıldı.

Dün gece Çakır Söğüt’ü vurmuşlar denildi. Besta’dan herhalde vurmuşlar. Herkes moral almış. Vali’nin konvoyunu da vurmuşlar ama sonuçları bilmiyoruz.

1 POLİS ÖLDÜ

Bugün Nisan’ın ilk günü. Yine yoğun vuruyorlar. Dumandan boğulacak gibi oluyorum. ….. içimi yerle bir ediyor. Yine de iyiyim.

Bu defa tanklar karşıya geçti. Cesur çocuk Demhat, B-7 ile vurdu. Tank geriye çekildi. Herkes moral aldı. Düşman kalkanlarla ilerlemek istedi. 1 polis öldü.

BUGÜN DOĞUM GÜNÜMÜZ

Bugün Önder APO’nun doğum günü. Bugün doğum günümüz. Hepimiz, insanlık bugün doğdu. Fakat kutlayamıyoruz. Fidan dikme koşullarımız yok. Yüreğimde Önderliğe özlem, umut dikiyorum. Mavice yeşersin…

Arkadaşlar birçok noktadan lastikler yaktılar. Kara dumanlar mahalleden yükseldi.

Bugün çok şiddetli vurdular. Öğleden sonra hiç durmadan vurdular. Kimi yerler dümdüz.

Arkadaşlar çok moralli çünkü eylem yapmışlar. Dün kepçeyi vurmuşlar. Rozerîn ve Avareş suikast yapmış. Avareş de kendini toparlamış. Buna sevindim. Bugün 2 tank darbelemişler. Herkes gülüyor. Akşama doğru Sefkan ve Erdal bizim tarafa geçtiler. Herkes daha iyi ve güçlü görünüyor.

CANIMDAN BİR PARÇA KAYBETTİM

Güne güzel başlamıştık. Birden Sefkan’ın nidasıyla ayaklandık. Gidip seslendik. Demhat vurulmuş ve ağır yaralı. Ara mesafe çok ama geçemiyoruz. Rozerîn’le koşa koşa Cumhuriyet tarafından ulaşmaya çalıştık. Ancak 20 dakika geçmişti ki Demhat şehit düşmüş. O da suikastçılar tarafından kalbinin alt tarafından vurulmuş. Demhat’ın şehadeti bana çok ağır geldi. Duyar duymaz yere çömeldim. İçimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi ama onun fırsatı da değildi.

Sonra arkadaşların yanına gittik. Yüz ifademizden zaten anlaşıldı. Herkes etkilendi. Ben bir türlü Demhat’ı unutamadım. O fedai genç aklımdan bir türlü çıkmadı. Sanki canımdan bir parça kaybetmiştim.

Keşif tuttu bizi, saatlerce bekledik. Kaldığımız yerde kalakaldık. Çok yoğun vuruyorlar. Bugün cihazdan genç Zinar’ın da şehadetini duydum. İsmet Paşa Mahallesi’nde şehit düşmüş. Zinar’ın çok cesaretli olduğunu söylediler. Son gittiğimde görememiştim.

Akşam aklım hep Dicle Mahallesi’ndeydi. Orayı yoğun vuruyorlar.

EVLER DE DÜŞMANA DİRENİYOR

Son bir haftadır bombardıman çok yoğun. Her türlü tekniği kullanıyorlar. Ağır silahların birçok çeşidi. Havan, obüs, bombaatar vs. Birçok yer yanıyor. Her yerde mermi, roket izleri. Ev ev, oda oda, hatta pencere pencere vuruyorlar. Şu ana kadar bu vuruşlarda zorlanma olsa da kayıplarımız olmadı. Bu enkaz evler bile düşmana karşı halen dirençli…

DİRENİŞİN 27. GÜNÜ

Artık sabah saatlerinin tenhalığından faydalanarak tüm çalışmaları örgütlüyoruz. Var olan arkadaşları iki grup şeklinde örgütledik. Yunus ve Avareş arkadaşlar grup sorumlusu. Eriş bu hatta bakacak. Cihaz muhaberesinin bitimiyle düşmanın yoğun bir saldırısı başladı. Diş Hekimliği hattından, cadde üzerinden yöneldiler. Tank ve zırhlı araçlar bekliyor. Bir süre yoğun vurdular. Herkesin konumunu tam çatışma pozisyonuna göre örgütledik.

Bir ara fırsat bulup Rozerîn’le Mahir arkadaşların bulunduğu yere geçtik. Bu hattı çok yoğun vuruyorlar. Basınçtan sarsılacak gibi oluyorsun. Kamuran arkadaşı gördüm. Genel durumları bir bir bize aktardı. Küçük Zinar’ın şehadet biçimini sordum. Başta yaralanmış ve bombasının kendisinde patlatarak şehit düşmüş. Arkadaşlar fark ettiklerinde ağzında pim ve öyle parçalanmış halde bulmuşlar. Bir de heval Gelhat ağır yaralanmış. Bir gözünü kaybetmiş. O da bomba istiyormuş.

Bu durumlar çok zoruma gidiyor. Zinar küçük ama koca bir yüreği vardı. Gelhat heval de çok değerli.

DİRENİŞİN 28. GÜNÜ

Günlerden sonra bugün Demhat arkadaşın cenazesini gömeceğiz. Heval Baran’la gidip cenazesine, aldığı yaraya baktık. Demhat’ın cansız bedenine bakmak bana çok ağır gelse de baktım. Sırtında mermi izi vardı. Ama kalbin alt tarafında yara izi çok genişti. Vücudunun yara kısmı yanıktı. Onu da yiğit çocuk Diyar’ın yanına gömdük.

DÜŞMANIN 4 ÖLÜSÜ VAR

Sonra düşman kaç yerden sızma girişiminde bulundu. Düşmanın sesi rahat geliyordu. Konuşmaları anlaşılıyordu. Bulduğumuz fırsatla vurduk. Yer yer çatışma yaşandı. Bir yerde 4 ölüleri var. Diğer yerden tam haber alamadık. Kısmi olarak geri çekildiler. Fakat sanki hâkim olamadığımız bir evi tuttular. Tabii halen netleştiremedik. Rastgele her yeri vuruyorlar. İlk başlarda gece suskunluk çöküyordu. Artık o da yok. Geceleri de yoğun vuruyorlar.

Dicle’den sonra bütün yoğunluk Cumhuriyet Mahallesi’nde. Bizi daraltarak kırmak istiyorlar. Bir evin birazının bile ellerine geçmesinin anlamı var…

UYUMAYACAĞIM SÖZ, YAŞAYACAĞIM VE VURACAĞIM 

Güne sessizlik hâkimdi. Bu sessizlik beni ürkütüyor. Gidip birkaç yeri kontrol ettik. Botan gelip müjde verdi. O kadar çok mutluydu ki, tam 6 kişi vurmuşlardı. Daha tartışıyorduk. Sipan heval geldi, o da bir tane devirmiş. Sonra koyu bir sohbet. Botan (Zerdeşt) o kadar içten gülüyordu ki hiç bu kadar kahkahayla güldüğünü hatırlamıyorum. Kontrol amaçlı görenler hattına geçtim. Ben, Bahtiyar, Zana, Sipan düşman hedeflerine baktık. Bir tane daha Tatarların teras katında Bahtiyar devirdi. Günler sonra Sipan’ın eliyle soryaz yemeğini yedim. Botan koşarak geldi. Kepçenin sesi geliyordu. Bakalım, dedi. Halbuki yeni kontrol etmiştik. Tamam, gidelim, dedi. Zana ve Botan çıktılar. Havan attılar. Patlama sesiyle yerimizi değiştirdik. Tam adım attık. Botan “Zeryan” diye çığlık çığlığa yerdeydi. Kaldırdığım gibi “Bijî Serok APO” dedi. Kanlar içindeydi. Açıp yarasına baktık. Ağırdı. Her yerinde parçalar ve oluk oluk kan akıyordu.

– Zeryan, arkadaşlar için duyarlı ol.

Tam 5 ya da 6 defa tekrarladı.

-Ben şehit düşsem bile Cumhuriyet düşmesin.

-Ben uyumayacağım söz, yaşayacağım ve vuracağım onları.

Kalp atışları zayıfladı. Vücudu soğudu. Sonra şehit düştü…

Elimi sıkıca tutan elleri gevşedi. Sonra sağlıkçı Mustafa ile battaniyeye sardık. Sipan çocuklar gibi ağlıyordu. Ben gözyaşlarıma hâkim olamasam da yine de hep iyi durdum.

Zana ise direkt şehit düşmüştü. Onların gözleri açık cansız halde duruyordu. Gidip aldık. Sırtından çok ağır parça almış, direkt şehit düşmüştü. Onu da alıp battaniyeye sardık. Ceplerinden yazı çıktı. Onu ve Botan’ı yan yana battaniyeye sarılı bir halde bıraktık. Bugün gömecek fırsat yok. Yarına bıraktık. Berçem görünce çok etkilendi. Hakikaten bu savaş hep en iyilerini aldı. Kurşun adres biliyordu. Bahtiyar’ın yerine geldim. Rozerîn’in grubu zırhlı kepçenin şoförünü vurmuş. Bir de Maxmûrlu Botan (kadın) suikast yapmış. Öyle moralli gelip tekmil verdiler. Birçok arkadaş halen şehadetlerden habersiz.

Şimdi ben, Sipan ve Bahtiyar birlikteyiz. Sipan çok etkilendi. Bahtiyar güçlü biri…

ÜLKEMDE CANLAR ISLANIYOR

Yağmur bastırdı. Toprak kokmuyor. Islak barut kokusu geliyor. Islak kan kokusu. Tuhaf bir koku sinmiş her yere. Başımı ağrıtıyor.

Yağmur yağıyor.

Benim ülkemde canlar ıslanıyor…

Yağmur yağıyor. 

Gözlerimin berisinde yoldaşım ıslanıyor…

Reşo günlerdir yerde ve ıslanıyor…

Rüzgâr yerde sırılsıklam…

Bu ülkede yağmur yerden kaldırılmaya müsaade edilmeyen cenazeleri ıslatıyor…

DİRENİŞİN 30. GÜNÜ

Artık yazmaya fırsat bulamıyorum. Çok yoğun çatışmalar var. Her taraftan ve her türlü saldırıları geliştiriyorlar.

Bugün Cumhuriyet Mahallesi’nin 3 stratejik binasını aldılar. Direkt Türk bayrağı astılar. Konuşma seslerini duyuyoruz. Fark ettikten sonra harekete geçtik. Her taraftan vurduk.

Bugün gün boyu çatışmaydı. Hep ayaktaydık. Durmadan koşuşturup arkadaşları kontrol ettik. Gönenler hattı ve Rozerîn’in grubuyla artık rahat bağlantı kuramıyoruz. Gidip gelmeler çok riskli oluyor. Herkes bulunduğu yerden saldırıları kırmaya çalışıyor. Düşman kısmen geriye adım atıyor. Sonra toparlanıp tekrar saldırıyor. Bütün gücünü tekniğinden alıyor. Bu zırhlılar olmasa düşman ilerleyemezdi.

DRONE DÜŞÜRÜLDÜ

Bugünkü çatışmaların sonuçlarını bilmiyoruz. Bir Drone (keşif uçağı) düşürüldü. Sara düşürüyor. Rozerîn arkadaş zırhlı kepçeye vurdu.

Kaldığımız yer düşmanın tuttuğu yerle karşı karşıya. Seslerimiz birbirine karışıyor.

 

ŞIRNEX DİRENİŞİ GÜNLÜĞÜ -3.Bölüm

Adulê’yim, kaç Derwêş yitirdim…

Gün gün yazamasam da keşfin dolaştığı saatlerde direkt yazıyorum.

Bugün Mamo’nun yanına kadar gittim. Çok yoğun vurduklarından çıkamadık. Fırsat bulunca ben ve Esmer yukarı, Berçem’in yanına ulaştık. Ulaşır ulaşmaz bombaatar kaldığımız yerlere vurdu. Birkaç saat de burada kalakaldık. Sonra yerimize geçtik.

Her gün yoğun vurduklarından geçtiğimiz yerleri tanımakta zorlanıyorum. Her yer zaten tanınmaz halde…

GEVER: YÜREKLİ, YİĞİT YOLDAŞ

Yerleri hızla değiştirip muhabereye koştum. Çok yoğun vurduklarından geç ulaştım. Sonra keşif dolaştı. Konuşamadım. Yaralı var diye sağlıkçı Jiyan’ı çağırmışlar. Yüreğim ağzıma geldi. İsmet Paşa Mahallesi’ne geçtim. Kamuran ve Harun bana Gever’in şehit düştüğünü söyledi. Bu şehadet beni çok etkiledi. Sonra durumları değerlendirdik, neler yapabiliriz diye. Sonra birkaç şeyi planlayıp hiç kimseyi göremeden yerime geçtim.

Aklım Gever’de kaldı. Onun da cenazesi yerde kalmış. Şehit düştüğü gün yüzünde çizik olduğunu fark edip takılmıştım, estetik gitti diye. Son görüşmemiz öyle oldu. O da yürekli ve yiğit bir yoldaştı. Savaşkan ve cesurdu.

Genç Asidar’ı, Heval Xelîl’in yanına bırakıp yanıma Diren’i (Maxmûrlu) alıp yukarı çıktım. Kenan hevalin grubunu görüp sonra Mahir’in yanına geçtim. Artık takılı kaldım. Keşif tuttu ve yoğun vurdular. Doğal olarak geçemedik.

Geceyi Adil, Sara, Mahir ve Diren yoldaşlarla geçireceğiz. Yoğun vuruşların altında yarı uyanık halde bir geceyi daha geride bıraktık.

Direnişin 33. günü

DÜŞMANA İYİ DARBE VURMUŞLAR

Gece boyu aralıksız gezen keşif uçağı, sabah yine geziyor. Mahir arkadaşların yanında resmen takılı kaldım. Bir ara durdu, bombardımana aldırmadan cihaz yerine koştum. Kamuran, Harun ve Berçem ordalardı. Yer tespit edilmiş olacak ki yoğun vurdular. Bahtiyar ve Berçem mermiler içinde yere atladılar. Yine tesadüfü kurtuldular. Ben ulaşamasam da onlar cihazda konuşup durumları aktarmışlar.

Dün Rozerîn grubuyla düşman iç içe girmiş. Rozerîn yaralanmış fakat düşmana iyi darbe vurmuşlar.

5 ÇOCUÐU VARDI, BABASI DA ŞEHİTTİ

Ben ve Bahtiyar, Rozerîn arkadaşlara doğru ilerledik. Rastgele düşman mermi atıyor. Sonra bizi fark ettiler. Ben ve Bahtiyar zor kurtulduk. Düşman ilerlemiş ve bilmediğimiz yerleri tutmuş. En kötüsü ise bir arkadaş şehit düşmüş. Sonra öğrendim, Heval Sefkan şehit düşmüş. Nasıl şehit düşmüş bilmiyorum. O öyle kolay şehit düşecek biri değildi. Bir de babaydı. 5 çocuğu vardı. Babası da şehitti.

Bu bir felaket. Bunun adı savaş bile değil. Bu bir vahşet, korkunç…

DAİŞ DEVREDE

Bugünlerde düşman gücünde saldırırken bir hovardalık var. Yani düzensiz şekilde ilerliyorlar. Bunlar DAİŞ çünkü cihazda Arapça konuşmalar oluyor. Tipleri de tuhaf. Hepsi iri yarı ve yaşları da büyük. Tabii bazı korucular da var. Kürtçe bize teslim olun diye sesleniyorlar. Düşmanın nereli olduğu önemli değil. Şu an bu operasyonda yer almaları ve ihaneti tercih etmeleri yeterlidir. Elbet bir gün bunların hesabı sorulacak.

İsmet Paşa Mahallesi’nde yoğun çatışma var. Sanki arkadaşlar iyi vurmuş. Seslerinden öyle anlaşılıyor…

40’A YAKIN DÜŞMAN…

Bugün sabah çok yoğun obüsle vurdular. Basıncından her yer sarsılıyor. Her yerden toz duman kalkıyor. Bu dumana bile ayak uydurabildik. Gün boyu keşiften kaynaklı hareket edemedik. Haberlerden dinledim. … 40’a yakın düşman öldürüldü. Herkes moralli, neyse bir nebze olsun şehitlerimizin intikamını alabildik.

DÜŞMANA VERİLECEK CEVABIM VAR

Pozisyonumuzu koruyoruz. Birkaç metre ötede bir binayı düşman tuttu. Üzerimize hâkim. Ama caddeden geldiklerinden vuramadık. Şimdi artık gidip gelmek bile sorun olabiliyor. Durmadan zırhlı kepçe çalışıyor. Orada düşman kaynıyor. Arkadaşları zor tutuyorum. Keşke beni de bir şeyler tutmasa. Fakat göğüs göğse savaşamadan teknikle şehit düşmek ürkütüyor beni. Çünkü daha intikamımı kusmadım. Bu düşmana verilecek cevabım var.

BİR DRONE DAHA

Keşiften bıktık. Heron yetmezmiş gibi Drone da başımızdan eksilmiyor. Neyse ki bugün bir tane daha düşürdük.

ÜLKE AŞKIYLA, YİĞİTÇE…

Son süreçte yaşadığım duygu mizansenine bir tanım bulmaya çalışıyorum. Tarihi örnekler beynimde canlanıyor. Bir Adulê-Dewrêş Destanı kendini tekrarlıyor. Önderlik bizleri, kadın gerillayı Adulê’ye benzetiyor. Dewrêş, Adulê ve 12’ler destanı bu çağda kendini yeniliyor.

Adulê, Milan aşiretinin soylu kızı. Onunla aynı aşirete mensubum. Yani ben de Milanlıyım. Dewrêş, yiğit bir Kürt erkeği, savaşkan ve onurlu.

Adulê, Dewrêş’i yitirdiğinde bir ağıt yakar. Delalo Dewrêşo diye yanık bir ağıt yakar. Dewrêş son soluğunu Adulê’nin dizleri üzerinde verir.

Kendimi Adulê’ye benzetsem abartıya kaçmaz. Böyle dizlerimin üzerinde Dewrêş gibi yiğit Kürt gençlerinin son soluğuna tanık oldum. Fakat bir ağıt yakacak fırsatı bulamadım. Adulê bir Dewrêş yitirdi ve bu kadar acıyla ağıt yaktı. Ya ben, birkaç Dewrêş yitirdim…

Dewrêş mi? Botan’dı, Demhat’tı, Gever, Reşo, Diyar, Baz, Eşref, Xeyrî ve nicesi…

Onlar çağın Dewrêş’i… Onlar ülke aşkıyla yiğitçe savaştılar.

Direnişin 50. Günü

TÜM TEKNİK DEVREDE

Artık gün gün yazamıyorum. Gerçi baştan beri yazarken yine gün gün yazmıyordum. Biriktirip öyle aklımda kalanları yazıyordum. Son birkaç güne dair yazmak istediklerim var.

Cumhuriyet Mahallesi’ndeyim. Elimizde tek bir hat kalmıştı. Bu hatta uzun süreli savaşmak için artık her şeyi seferber ediyoruz. Tünel, mevzi yapımına başladık. Çünkü her yer harabe. Ev denilen bir şey kalmamış. Son süreçteki saldırılarla düşman adeta taş üstünde taş bırakmayacak tarzda saldırıyor. Tüm teknik devrede, tanklar gün boyu susmuyor. Belli ki Türk devleti tüm cephanesini üzerimizde deniyor. Cephane depolarını boşaltıyor. Son 10 gündür fosforlu silah ve patlayıcılar kullanıyor. Vurdukları yer alev alev oluyor. Arkadaşların deyimiyle bu düşman bizi bayağı ciddiye alıyor.

HEPSİ ALTIN DEÐERİNDE

Gazipaşa Mahallesi’nde neler oluyor, hala bilemiyoruz. Çatışmalar var, düşman darbe alıyor ama durumlar nasıl bilmiyoruz.

İsmet Paşa Mahallesi’ne tam hâkim değilim. Yani ayrıntılarına tam hâkim değilim fakat Tatarlar hattında arkadaşlar düşmana ağır darbe vuruyorlar. Bomba mesafesinde yakınlar fakat düşman ilerleyemiyor. Arkadaşlar mermi atmayınca lafla karşılık veriyorlar. Orda Gelhat çok aktif, Amedli olan Yılmaz ise silah eğitimini bile birkaç saat aldı, cesurca savaşıyor. Yine Serhat, Maxmûrlu Hazım iyi katılıyorlar. Onları sık sık görmesem de tekmillerini alıyorum. Bu gençlere kurşun işler fakat motivasyonlarını ve öfkelerini hiçbir şey etkileyemez. Hepsi altın değerinde…

BAHTİYAR, BERİVAN’IN KARNASIYLA

Bahtiyar’dan söz edeyim. Bir suikastçı ilk suikastını başarıyla yaptı. Sonra haberlerde bir binbaşının öldüğü söylenince ona takılarak öyle andık. Hiç suikast eğitimi almamış ama iyi vuruyor. Ona şehit Berivan’ın karnasını verdim. Şimdi kullanıyor…

RUHTA, DÜŞÜNCEDE ÇOKTAN KAZANDIK

Bugün Birlik Apartmanı hattından düşman yöneldi. Adil ve Avareş bayağı rolünü oynadılar. Hem de hiç sormadan kendi inisiyatifleriyle vurdular. Başta zırhlı kepçeyi vurdular. Sonra bir grup asker topluyken vurdular, herhalde 8 ölü var. Ondan sonra düşman kudurdu. Hiç durmadan vuruyor. Darbe aldıklarının emaresi.

Ruhta, düşüncede biz çoktan düşmanı yenmişiz. Düşmanın hiçbir tekniği yüreğimize ve gülüşlerimize işleyemeyecek. Bu bile onlara dert olsun.

Öfkeyle, intikamla, düşmana nefes aldırmadan savaşmak ve yaşamak…

Direnişin 51. Günü

TEMİZ NEFES ALAMADIK

Sabahın erken saatlerinde soluğu Mamo Xelil’in yanında aldım. Pencereden Avareş ve Adil’ın durumlarını sorarak, kısık sesle, işaretlerle iletişim kurmaya çalıştım, iyi ve morallilerdi. Hani düşmana darbe vurmuşlar ya bayağı iyiydiler. Uzun tartışamadan aramızdaki birkaç metrelik mesafeyi düşman yoğun taradı. Günü Mamo Xelil’in yanında geçirdim. Karşıdaki binayı tanklar yoğun vurduğundan, binanın molozları kaldığımız evin üzerine yıkıldı. Kapıdan içeri girecekti, kapıya var gücümüzle yaslanıp engelledik. Zaten tuğla tozu insanın ciğerlerini parçalıyor.  Ağzımıza maske taktık. Ağırlıkta evin kömür odasında kaldık. Gün boyu temiz nefes alamadık.

Kaç gündür mahallede yoğun zırhlı kepçe çalışıyor. Komple bir hatta bulunan evleri yıkarak üzerine kum doldurdular. Bir tepe haline geldi. Artık tanklar oradan vuracak. Uzak tepelerden değil, sıfır mesafeden vuruyor.

SELAM OLSUN DENİZLERE

İki gündür sessizlik var demiştim. Demez olaydım. Bugün sessizliği yerle bir ettiler. Gün boyu bombaatar ve tanklar yoğun vurdu. Zaten patlayıcı mermilerle rastgele tarıyorlar.

Bugün Deniz Gezmişlerin şehadet yıl dönümü… Onları minnetle anıyorum. Onların ardılları olarak devraldığımız devrim bayrağını onurla dalgalandırıyoruz.

Selam olsun Denizlere…

Selam olsun direnenlere, devrimcilere…

TANKI HEDEF ALDI, VURDU

Son iki gündür saldırılar çok yoğun. Zırhlı kepçeler ikişer ikişer geliyor. Bir de kepçenin üstünde artık silah var. Her geldiğinde vuruyoruz. Bu defa Avareş vurdu. Diğer gün Sipan, aynı gün Avareş B-7’yle tankı hedef aldı ve vurdu. Silahını imha etmiş olacak ki duman yükseldi, fakat durmak nedir bilmiyorlar. Bir tanesi darbe alıyor, kısa süre sonra diğeri geliyor. Artık BKC, karnas elimizde ne varsa…

UCUNDA ÖZGÜRLÜK VAR

Yaşam savaşı bütün yoğunluğuyla devam ediyor. Yorgunluk had safhada fakat yürekler umutlu ve yürekler mutlu. Budur bizlere her zorluğu yendiren ve her badireyi aştıran. Savaşa acılara ve zorluklara rağmen gülecek, paylaşacak, bağlanacak çok şey var. Öfke var, sevgi var ve ucunda özgürlük var.

DÜŞMAN YENEMEYİNCE…

Saldırıları kırmak için harıl harıl çalışıyoruz. Dün kaldığımız yere tank topu isabet etti. Kaç duvarı isabet edip geçti, tuhaf olan bu roketin içinden yakıcı bir şey etrafa sıçramış ve halen yanıyordu. Duman ise direkt öksürtüyordu. Su döküp söndürdük yoksa her gün uzaktan vuruyorlar. Yaptıklarıyla bizleri yenemeyince, en ahlaksız yöntemlere başvuruyorlar. Bunun ne çok somut örnekleri var. Sadece şehir savaşları bile bu ahlaksızlığı açıklamaya yeter…

Tekrardan molozlar üzerine tepe yapmaya çalışıyorlar. Bu defa izin vermiyoruz. Tam 4 gündür bunun için çatışıyoruz. Zırhlı kepçeler ikişerli çalışıyor ve kamyonetler geliyor. Her vuran arkadaş cihaz üzerinden slogan atıyor. Meşhur sloganımız ise “Bijî Berxwedana YPS, Bijî Berxwadana YPS-JIN, Kahrolsun Faşizm…” Bu durum devam ediyor.

Direnişin 65. Günü

HER SAAT DOLU DOLU

Anlatacak, paylaşacak çok şey var. Bir günü, hatta bir saati bile dolu dolu geçiyor. Her lahzaya sığacak bir sürü olay var. Çoğunu yazamadım. Unuttuğumdan değil, nasıl tanımlayacağım ya da ne ad koyacağım?

BARİKATTA ZILGITLAR KARIŞIYOR

Düşmanın yönelimleri bütün pervasızlığıyla devam ediyor. Cumhuriyet Meydanı‘ndan yönelim oldu. Bir kobra tipi araç ve tank ilerledi, kaç gündür uğraştığımız mayın patladı. Kobra tümden imha oldu, tank darbe aldı. Helena zılgıt çekti. Heval Sipan çok ısrar etti, ben de uzun bir zılgıt çektim. Bijî Berxwedana YPS, YPS-JIN…

DÜŞMANA İNAT YAŞIYORUM

Kendimden söz edeyim. Ben de ayağımdan ve kalçamdan patlayıcı merminin parçalarını aldım. Olaya gelince kimi acil işler için İsmet Paşa Mahallesi’ne geçtim. Kamuran ve Harun’la planlama aldık. Hızla geçmem gerekiyordu. Rozerin’i de yanıma aldım. Mamo Xelil, Avareş, Sterk, Genç Yılmaz yola koyulduk. Gece olduğundan artık termaller devrede, Rozerin göremediğinden zorlanıyordu. Ellerini tutmuş yürüyordum, küçük bir ara vardı. Yılmaz önde gitti, tam ben adım attım, yere düştüm, mermiler üzerimden geçti. Sonra yıkık bir harabeye atladım. Halen vuruyorlardı fakat menzillerinden çıkmıştım. Seslendim, herkes sağlam. Yarama dokundum, çok ağır değil. Tuhaf! O kadar mermi içinde nasıl bir şey olmadı? Kulun hakkı 3’tür denilir ama ben çoktan bütün hakkımı tükettim. Olsun, düşmana inat yaşıyorum.

Sonra ben ve Yılmaz, Helena’nın noktasına ulaştık. Herkes iyi… Mustafa gelip yarama baktı, içinden parça çıkardı. İlk gün yürümekte zorlandım, şimdi ise iyiyim. Ben Heval Gelhat’ın yaralı halini görünce söz vermiştim. Savaşma gayretim oluncaya kadar yerde kalmayacağım. Çünkü Gelhat, Devrim ve Rozerin öyleydi.

Lanet olası düşman…

Biz ölsek de kazandık, başardık…

YA SİZ…

YPS JIN Komutanı Zeryan Deniz Amed, Amedli. 2004 yılından beri Kürt Özgürlük Hareketi içerisinde yer alarak Kürt halkının özgürlüğü için mücadele eder. Genç yaşına rağmen bulunduğu her alanda yoldaşlarına öncülük eder. Kısa bir sürede komutanlaşarak Şırnak Direnişi’nde kadın yoldaşlarına komutanlık yapar. Şırnak Direnişi’nde kaldığı süre boyunca yazdığı günlük ile kendinden sonra geleceklere öncülük misyonunu devam eder. 28 Mayıs 2016 günü Şırnak direnişinde dört arkadaşı ile birlikte yaşamını yitirir.









 

Derleyen:Bahoz AMED/Behdinan