- Home
- DEMOKRATİK ULUS
- EĞİTİM
- Psikolojik Savaş

Psikolojik Savaş
Psikoloji insan ve hayvan davranışlarını ve bu davranışlarla ilintili psikolojik, sosyal ve biyolojik süreçleri inceleyen 126 yıllık geçmişi olan bir alandır. Psikoloji, %10 bilinç ve %90 bilinçaltı olmak üzere iki temel olguya dayanır. Bunlardan ilki olan Bilinç: Kavrama, mantıksal, karar verme fonksiyonlarını görür. Duyusal girdileri analiz eder. Düşünür, muhakeme eder, eleştirir, değerlendirir. Fikir ve empoze edilenleri yargılar, kabul eder veya reddeder. Mantık süreçleri egemendir. Bilinçli zihin çoğu kez dış dünyadan gelen verileri süzerek işleme tabii tutar. Bilinçaltı ise: Beynin farkında olmadığı yanıdır. Bütün istemsiz vücut fonksiyonlarını kontrol eder. Bir anlamda otomatik pilottur. Hafıza deposudur. Deneyimleri hatıralar şeklinde depolar. Zihnin daha derin olan bu kısmı aynı zamanda heyecanların, fikirlerin, sezgilerin, davranışların, insanın kendisi hakkındaki imajı ve alışkanlıklarından sorumludur. Bilinçaltı, dayatılmış ve imgeleme yoluyla ikna ya açıktır. Bilinçli zihnin aksine sorgulamadan önerileni kabul eder. Tekrarları olumlama olarak kabul eder. Pekiştirir. Otomatik davranışlar, alışkanlıklar da hafızada kayıtlı bilgiler arasındadır. Bilinçaltının vazifesi yaşamın idamesi ve mutluluğun sağlanmasıdır. Bilinçaltı “kanıtlarla ne ikna edilebilir ne de kandırılabilir. Fikirlere ve imajlara karşılık verir.
İnsan merak eden, öğrenme ihtiyacında olan, duyu organlarıyla etkilenen ve etkileyen psikolojik bir varlıktır. Her insan, bilinçli veya bilinçsizce kişiliğini oluşturan bir takım etkenlerle varlığını sürdürür. O nedenle her insan aynı değildir, kendisine göre farklılıkları ve ayrı dünyaları vardır. İnsan esnek bir varlıktır ve bu özelliğiyle mekanik bir yapıda değildir. Sahip olduğu bu özelliğiyle hem kendini hem de kendi dışındaki dünyayı anlamak ister. Elde ettiği bilgiler de onun çevresine uyumunu kolaylaştırır. İnsan yalnızca çevresini, dış dünyayı değil, kendisi ile ilgili olayları da merak eder. İnsan nedir? Sorusuna cevap arar. Arayışlar, aynı zamanda felsefenin, dinlerin, antropoloji, etnoloji, biyoloji, sosyoloji gibi çeşitli alanlarının da konusu olmuştur. Bu araştırmalarda psikoloji bir takım yöntemlerden yararlanır.
1. Düzenlidir: Konuları gelişigüzel değil bir düzen içinde inceler
2. Veriye dayanır: Gözlenebilen, toparlanabilen verilerle uğraşır
3. Nesneldir: Bu konuda eğitilmiş biri tarafından tekrarlanabilir
4. Analitiktir: Olguları parçalara ayırarak ve her bir olgunun altında yatan temel değişkenleri ayırt ederek, neden-sonuç ilişkisine ulaşır
5. Tekrar edilebilir: Yalnız bir kez olan ve bir daha ortaya çıkmayan olaylar bilimsel yöntemlerle incelenemez.
Psikoloji, 1880’lerin sonu ile 1900’lerin başında felsefeden ayrılmasının ardından; insan davranışlarını açıklayabilmek amacıyla değişik psikoloji okulları ya da akımlar ortaya çıktı. Bunlar sırasıyla:
a) Yapısalcılık: Aklın ayrılabileceği öğeleri araştırmıştır. Yapısalcılar, her öğenin bir duyum (sensation) olması gerektiğini düşündüler; kırmızı, sıcak, soğuk, kokuşmuş gibi.
b) Davranışçılık: İçebakış tekniğini tümüyle reddeder. Psikolojinin insan ve hayvanların yaptıklarının (davranış) incelenmesi ile sınırlandırılması gerektiğini savunur.
c) İşlevselcilik: İşlevselciler, davranışın ve zihinsel süreçlerin uyumsal (adaptif) olmasıyla; diğer bir deyişle, kişinin değişen çevreye uyum sağlamasıyla ilgilenir.
d) Gestalt psikolojisi: Diğer okulların “parçacı” (atomism) yaklaşımına karşı çıktı. Öğeler arası ilişkiler, Gestalt psikolojisinin özünü oluşturur. Gestalt psikologlarına göre yaşantı öğelerine bölünemez; yaşantıyı incelerken öğelerin ilişkileri ve etkileşimlerini dikkate alır.
e) Psikanaliz: Kişinin kendisinin ve çevrenin farkına varmadığı, bilinçdışına bastırılmış dürtülerin ve eğilimlerin rolü üzerinde durur. Bilinçdışına ulaşmak için serbest çağrışımın yanı sıra düşlerden, dil ve devinim sürçmelerinden yararlanılır.
Psikoloji Bilimi
Psikoloji biliminin alanı, insan ve toplumun davranış özelliklerinin nedenlerini incelemeyi kapsar. İki önemli ilişki üzerinde çalışır: ilki; beyin ve davranış, ikincisi; çevre ve davranış ilişkisidir. İnsan-toplum davranışlarının ne olduğunu, nasıl olduğunu, niçin olduğunu araştırmak, araştırma sonuçlarından hipotez, yasa, teorilere varmak psikoloji biliminin görevidir. İnsan bir canlı olarak çevresine uyum sağlamak ister. Psikoloji bilimi de elde ettiği yasaları yine insana uygulayarak onun davranışlarını açıklayabilir, önceden kestirebilir, kontrol edebilir. Böylece, insana çevresine uyum sağlamasında yardımcı olur. Ayrıca, bireylerin ve toplumların değişen gereksinimlerini karşılamak amacıyla yeni yaklaşımlar geliştirir.
İnsan davranışları
İnsanlar birlikte yaşamak zorundadırlar. Her oyunun bir kuralı olduğu gibi birlikte yaşamanın da belirli kuralları vardır. Bu nedenle insanların, toplum hayatını düzenleyen belirli kuralları öğrenmeleri ve bunları davranış haline getirmeleri hayatın bir gereğidir.
Toplum hayatında insan ilişkileri önemli bir yer tutar. Bu ilişkiler, belli kurallara dayanır. Bu kuralların bir kısmı hukuka, bir kısmı örf ve adetlere bir kısmı da inançlara dayalıdır.
Toplum hayatını düzenleyen bu kurallara uymak, insan ilişkilerini geliştirir ve kişilerin mutlu olmasını sağlar. Kurallara aykırı davranışlar; kişileri mutsuz kılar, giderilmesi güç olan durumların meydana gelmesine neden olur.
İnsan davranışları, hukuk kurallarına aykırı olursa, “hata veya suç”, örf ve adetlere aykırı olursa “ayıp”, inançlara aykırı olursa “günah” şeklinde değerlendirilir. İnsan davranışları belirli oranda diğer insanları da ilgilendirir. Bu nedenle insan davranışlarının bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi ve çıkan sonuçlara göre kişinin kendi hareketlerini tayin etmesi toplumun zorunluluk yasaları içindedir.
Kitle psikolojisi
Heterojen bir yapı içerisinde olan bireyler bir araya gelerek, ortak bir mesele veya fikrin birleştirici gücü ile kitle kavramını oluştururlar. Kitle kelimesi rast gele bir bireyler topluluğunu ifade eder. Bu toplulukta bilinçli kişilik ortadan silinir. Bütün bu birleşmiş fertlerin düşünce ve duyguları tek bir tarafa yönelir. Şüphesiz geçici fakat pek açık özellikler gösteren bir kolektif bilinç oluşur. Kitle bir tek varlık haline gelir ve “Kitlelerdeki zihniyetin tekleşmesi kanunu” na uyar.
Kitleyi meydana getiren bireyler kimler olursa olsun; yaşama biçimleri, iş güçleri, karakterleri yahut zekâları ister benzer, ister ayrı olsun kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir nevi kolektif ruh aşılar. Kolektif bilinç içerisinde, bireylerin akli yetenekleri ve kişilikleri silinir. Bilinçaltı özellikleri üstün duruma gelir. Kitleler zekâyı değil, ortak şeyleri bir araya toplarlar.
Kitlelerin karakterini oluşturan, kitleyi teşkil eden unsurların karakter toplamı değildir. Aksine, kitleyi bir araya getiren fikrin özelliğine göre yeni bir karakterin ortaya çıktığı görülür. Ayrıca, kitle psikolojisi içerisinde bulunan birçok kişinin, gerçekte kendi karakter ve ruh haliyle bağdaşmayacak durumlara rahatlıkla büründükleri, normal zamanlarda takınamayacakları tavırlar içersine girebildikleri görülmektedir. Bu durumu bir çeşit geçici şuursuzluk veya iradesizlik hali olarak izah etmek mümkündür. Grup içerisinde kişinin karakteri büyük ölçüde, geçici de olsa, değişime uğradığında, cimri bir insan cömert, şerefli bir kişi katil ve korkak bir kişi kahraman haline kolayca dönüşebilir. Tek başına olan bir adam bir sarayı ateşe veremeyeceğini, bir mağazayı yağmalayamayacağını bilir ve böyle bir şeye girişmek hemen hemen hiç aklına gelmez. Fakat bir kitleye bağlı olunca, çokluğun kendisine verdiği gücü anlar, cinayet yahut yağma için aldığı ilk telkine derhal kendisini teslim eder. Karşılaşılan her engel büyük bir şiddetle parçalanıp yıkılır. Aykırılıklar, benzerlikler içinde boğulurlar ve irade dışı nitelikler kitle içinde hâkim olur. Bundan dolayıdır ki, kitlelerden mantıklı hareketler ve tepkiler beklemek yersizdir. Kitlelerde hâkim güç, düşünce değil, hislerdir. Kitle içerisinde bulunan insanların çok kolay hırçınlaştıkları ve tahripkâr olabildikleri görülür. Etkilendikleri fikre göre, kitle içinde yer alan insanların şiddet, vahşet gibi tahripkâr olaylar çıkarma merak ve arzusu, kitlenin her an şiddete yönelik bir tehdit oluşturma ihtimalini ortaya çıkarır.
Kitlenin içinde bulunduğu duygu psikolojisini şu şekillerde incelemek mümkündür.
a) Kitlelerin kışkırtılma yeteneği hareketliliği ve kızgınlığı: Yalnız bulunan birey, tepkilerine hâkim olmak yeteneğine sahip olduğu halde, kitle bu yetenekten mahrumdur.
b) Kitlelerin telkine kapılma yeteneği ve çabuk inanırlığı: Ne kadar yansız olduğu sanılırsa sanılsın kitleler çoğu zaman telkine hazır bir dikkat ve bekleme durumu içerisinde bulunurlar. İlk yapılan telkin derhal zihinlere bulaşarak kendisini kabul ettirir ve hemen yönünü belirler. Telkin olunan kimselerde sabit fikirler harekete geçmeye hazırdır.
c) Kitle duygularının abartılığı ve basitliği: Telkin ve yayılma yoluyla duygular büyük bir hızla yayıldığından, katılma sonucunda o duygunun gücü büyük oranda artmış olur. Kitle duygularının abartılması ve sadeliği, onları şüpheden ve kararsızlıktan uzak bulundurur. Kitlelerdeki abartıcılığın hiçbir şekilde zekâya değil duygulara ait olduğunu eklemeye gerek yoktur.
Kitleye dönük yapılan bu değerlendirmeler göz önünde bulundurulduğunda, eğer halkın heyecan ve coşku kaynaklarını tespit edip onlara hitap etme durumu yoksa o zaman kitleye hangi argümanla yaklaşılırsa yaklaşılsın, mesaj hedef kitleye ulaşmaz ve etkisiz kalır. Kitleyle iletişimin temellerinden birisi de kitleye gönderilen mesajın geri dönüşümünün sağlanması, takip edilmesi ve yeni mesajların ne olması gerektiğinin belirlenmesidir.
Propagandanın temeli talebe, beklentiye ve düşüncelere hitap etmek olduğuna göre hedef ve projeler ne olursa olsun, toplumun hedefleriyle, düşünceleriyle ve heyecanlarıyla örtüştüğü sürece etkili ve kalıcı olabilir.
Kitleyi tahlil ederken, ondaki değişimi ve değişim ihtiyacını da yakından takip etmek gerekir. İhtiyaçlar tespit edilip, beklentilere uygun çözümler üretilmezse, toplumdaki bu ihtiyaç her hangi bir yöne kanalize edilemez. Kitlenin psikolojisi bilinmiyorsa belirlenen hedeflere kanalize edilemeyeceği gibi, tam tersi kitlelerin yönlendirilmesine girilir ki, o zaman politikalarını yayma ve benimsetme konumundan uzaklaşarak, belli grupların menfaatleri için destek aradığı bir konuma gelinir.