Tarihte Şehir Savaşları -4

By on 10 June 2021 0 400 Views

Şehir Kuşatmasına Karşı En Uzun Süreli, En Trajik ve En Direngen Örnek: Leningrad

“Tanya Savicheva, 11 yaşında bir kız. Günlüğündeki notlar, ölümcül bir açlıktan ve ölümlerden söz ediyor. Önce büyükannesi, ardından amcası, sonra annesi ve kardeşi! Günlükteki son not: ‘Sadece Tanya kaldı’. Tanya, kuşatmadan kısa bir süre sonra ileri derecede beslenme bozukluğundan (açlıktan) öldü.”

Bir çocuğun günlüğüne de yansıyan açlık nedeniyle bazen bir gün içinde on bin insanın öldüğü Leningrad Kuşatması 2. Dünya savaşı sırasında 8 Eylül 1941 tarihinden 27 Ocak 1944 tarihine dek 872 gün süren ve çok ağır kayıplar ve yıkımlara yol açan Hitler Ordusu ve ortaklarının kuşatmasıdır.

Düşman güçler Barbarossa Harekâtı adını verdikleri taarruzla Sovyetler Birliğinin birçok alanını işgal etmiş, Moskova, Stalingrad, Sivastopol, Rostov gibi önemli kentleri kuşatmışlardır. Bu kentlerden biri de Leningrad’dır.

Leningrad’ın hedef seçilmiş olmasının nedeni, Ekim Devriminin sembolik başkenti olması, Sovyet Baltık Filosunun ana üssünün orada olması ve birçok silah fabrikasının bulunmasıdır.

Kuşatma sırasında kentin ihtiyaçları üç kış boyunca Ladoga Gölü üzerinden sağlanmış ve bu yol halk arasında “Yaşam Yolu” olarak adlandırılmıştır. ABD’nin devreye girmesiyle belli düzeyde sivilin tahliyesi de gerçekleşmiş ve bir süreliğine de olsa lojistik destek temin edilebilmiştir. Göl tarafındaki bu yol kapandığı zaman ise adını “ölüm yolu” olarak değiştirmişlerdir.

Kentteki tarihi yapılar ve alt yapı sistemi Hitler’in emriyle tank-top atışlarıyla yıkılmıştır. Kuşatma altında açlık ve soğuk halkın büyük düşmanı haline gelmiştir.

Leningrad Şehir Yönetimi adına Temsilciler Konseyi, henüz kuşatma başlamadan önce sivil halktan “ilk tepki grupları” adı altında sivil savunma birlikleri oluşturmuş; hemen ardından bir milyon insanı savunma mevzilerini oluşturmak üzere görevlendirmiştir.

Bu savunma hattında toplamda 190 km. kereste barikat, 635 km. dikenli tel örgülü engel, 700 km. tank hendeği, beş bin beton takviyeli toprak ve kereste mevzii ve çok uzun mesafeleri kapsayan boy siperleri kurulmuştur.

Hem kentteki halk direnişi hem de Kızıl Ordu’nun hamleleri düşman güçlerin Leningrad’a girmelerini önlemiştir. En son olarak Sovyet güçlerinin “Iskra” (Kıvılcım) adını verdikleri büyük bir taarruzla Leningrad kuşatması kırılmıştır.

Asker ve sivil toplam 1,5 milyondan fazla insan bu kuşatma altında yaşamını yitirmiştir. Derin bir yurtseverlik olmadan bir kent halkının bu kadar uzun süre topyekûn bir direnişe geçmesi ve sonuna dek dayanması mümkün olamazdı. Leningrad’da bir soykırım uygulanmış ama direniş sayesinde kaybeden faşizm olmuştur.

Sokakların, Evlerin, İradenin ve Aklın Savaşı: Stalingrad

2. Dünya Savaşında Hitler, henüz ABD savaşa girmeden Sovyet gücünü kırmak ve Kafkas petrollerine ulaşmak için tüm gücünü Sovyetler Birliğine yönlendirmiştir. Bu saldırıların en büyüklerinden biri Stalingrad şehrine yapılmıştır. Ulaşım, sanayi ve tarım kapasitesiyle stratejik önemi olan şehirde 23 Ağustos 1942 ve 2 Şubat 1943 tarihleri arasında kader tayin edici nitelikte bir savaş yaşanmıştır.

Hitler, kentin adından dolayı burayı almayı en büyük politik hedef olarak görmüş ve bu nedenle en güçlü ordusu olan 6. Orduyu buraya göndermiştir. 2OO gün kadar süren savaşın sonunda bir milyondan fazla Kızıl Ordu askeri ve 800 bine yakın Alman askeri ölmüş; Hitler Ordusunun Komutanı Mareşal Paulus Sovyet Ordusuna teslim olmuştur.

Stalingrad sadece kuşatma altında direnen bir kent değil sokak sokak, ev ev çatışmaların yaşandığı bir kahramanlık destanıdır. Sovyet General Vasili Çuykov (Chuikov) ve savaş startejisini belirleyen Stalin bu kahramanlığın öncüleri olmuştur. Bu savaşta Kruşçev ise Stalin’i temsilen siyasi komiserlik görevini üstlenmiştir.

Yeterli hazırlığın yapılmadığı gerekçesiyle komutanlarının karşı çıkışlarına rağmen Hitler alelacele saldırı emrini vermiştir. Sivil halk tahliye edilmeden başlatılan saldırı faşizmin sınırsız imha hedefine işaret ederken Stalin bu durumu: “Ordumuz canlı bir şehri, terk edilmiş bir şehre göre daha iyi savunur” şeklinde ele almıştır. Nitekim Almanya hava saldırısına başladığında 77 Sovyet uçağı ve 41 tankı imha olmuş, bine yakın sivil ölmüş ve hemen ardından siviller Volga nehrinin doğusuna tahliye edilmeye başlamışken Stalin müdahale etmiş, sivillerin şehir savunmasına katılmasının önemini vurgulayıp geçişleri durdurmuştur.

Hava saldırılarında şehir adeta yerle bir edilmiş ve ardından sokaklarda çatışmalar başlamıştır. Ülke genelindeki savaşta Sovyet ordusu %59’unu kaybettiği halde her imkân devreye konularak savaşılmıştır. Evlerin yıkıntıları birer kaleye çevrilmiş, traktör fabrikaları tank imalatına dönüştürülmüştür. Keskin nişancıların da önemli bir rolü olmuş, özellikle Mosin-Nagant denilen keskin nişancı tüfeğiyle etkili sonuçlar alınmıştır. Kentte 75 bin kadın doğrudan savaş cephelerinde yer almış; keskin nişancı, tankçı, sağlıkçı vb. her türlü görevi üstlenmiştir.

Savaşın kent içinde yoğunlaşması kanatlardaki düşman güçlerinin püskürtülmesi ardından olmuştur. Çünkü kanatları tutmuş olan nispeten zayıf Romen ve Macar orduları yenilince Alman ordusu kentin içine sıkışıp kalmıştır. Sovyet generali Çuykov “KUCAKLAMA” dediği taktiği devreye koymuş “Alman askerlerine mümkün olduğunca yaklaşılması” emrini vermişti. Aynı talimatında askerlerine “evi birlikte dağıtın: Siz ve el bombalarınız!” diyordu.

Kent içinde muazzam hareketli bir savaş geliştirilmiştir. Örneğin tren istasyonu bir gün içinde defalarca el değiştirmiştir. Bir tahıl ambarı aynı gün içinde birkaç kez el değiştirmiş; böylesi iki katlı yerlerde aynı gün içinde bazen Alman askerleri alt katta olmuş, bazen Sovyet askerleri. Bu derecede yakın savaşta Alman Hava Kuvvetleri ve tankçı atışları etkisiz kılınıyordu, vururlarsa kendi askerlerini de gözden çıkarmaları gerekecekti. Alman piyadeleri yakın savaş eğitimi almış, yanaşma, havaya uçurma, engelleri kaldırma vb. taktikleri biliyordu ama Böylece Stalingrad sokakları Almanlara mezar olmuştur. Bu yüzden Stalingrad’ı savaş tarihçileri “Nazizme insan zekâsıyla örülmüş bir mezar taşı” olarak adlandırmıştır.

Anti-tank silahları, mayınlar, tel örgüler, keskin nişancılar eşliğinde halk sokaklarda kahramanca çarpışırken kentin her yerinden hoparlörlerle kafiyeli olarak “Her altı saniyede bir Alman ölüyor. Stalingrad mezar şehir” anonsları yapılıp Alman askerlerinin morali bozulmuştur. Bazen, askerleriyle birlikte Alman tanklarının depolarındaki benzini donduran -40 dereceye varan hava koşulları ise Sovyetlerin en büyük müttefiki olmuştur. ABD hükümeti ise askeri malzeme yardımında bulunmuştur.

Bu sert doğa koşullarında Sovyetler adına “Uranüs Operasyonu” dedikleri sonuç alıcı bir taarruz başlatmışlardır. 750 binlik bir ordu ve Japon tehdidine karşı hazırda bekletilen “Sibiryalılar” adlı kayaklı askerlerden oluşan özel birlik ve yeni uçak filoları devreye konulunca Stalingrad’ın kaderi değişmiş, Alman ordusu kuşatılıp imha edilmiş, başlarındaki mareşal dâhil 22 generalleri teslim alınmıştır.

Savaşı Mamajev tepesinde karargâha çevirdiği bir barikattan yöneten Çuykov daha sonra anılarını anlatırken şöyle diyecektir: “Birliklerimizin bütün çalışma yöntemlerini sıralamak mümkün değildir. Volga’daki çok ağır savaş günlerinde biz, hepimiz, basit birer askerden komutanlara kadar büyüdük, öğrendik, yetkinleştik.”

Çuykov vasiyeti üzerine Mamajev tepesine bakan başka bir tepede, savaş sırasındaki sığınağına yakın bir yerde yatmaktadır. Buradaki anıt mezarda savaşta hayatını feda eden binlerce Sovyet askerinin adı ve en üstünde de şu sözler yazılıdır: “Hiç kimse ve hiçbir şey unutulmadı”

Vietnam Stratejisi ve Taktiği: Halk Savaşı-Taarruz Savaşı

Şehirler sömürgeci işgal güçlerinin kaleleri haline getirildiklerinde halk için güneşin battığı, karanlık günler başlamış demektir. Buna karşı direnenler hep güneşle, aydınlıkla kendilerini tanımlamışlardır.

Vietnam direnişinin öncüsü Ho Chi Minh (Halkın deyimiyle Ho Amca) 1930’lu yıllarda Fransız sömürgeciliğine karşı gizlilik koşullarında direnişi örgütlerken sıklıkla ad değiştirmiş ve en son olarak “aydınlatan” anlamına gelen Ho Chi Minh adını almıştı. Onun ilk işlerinden biri gerilla savaşı üzerine kitaplar yazmak olmuştur.

Vietnam 2. Dünya savaşı sırasında Japonya işgalinden kurtarılmış ama İngilizler devreye girip Fransızların önünü açmıştır. Bu nedenle tekrar Fransızlar devreye girip sömürge yönetimi kursalar da onlara karşı 8 yıl süren direniş 1954 yılında Dien Bien Phu eylemiyle zafer kazanmıştır.

Zafer yolunda Giap’ın son hamlesi, Dien Bien Phu kentini işgal eden ve bir savunma merkezi kuran Fransız ordusunun ikmal yollarını kesmek ve ardından 40 bin savaşçısıyla (Bu sayının 70 bin olduğu iddiası da varır) kenti kuşatıp Fransız ordusunu dağıtmak olmuştur. Çin’in verdiği uçaksavarlar ve toplar bu savaşta Giap’ın elini bir hayli güçlendirmiştir. Top atışlarıyla Fransızların kullandığı pist kullanılamaz hale getirilmiş, havadan atılan yardım paketleri de çok yüksekten atıldığı için Vietnamlıların eline geçmiş, sayı üstünlüğü iyi kullanılmış ve neticede Fransızlar 2.000 ölü, 5.600 yaralı ve 6.500 esir verdikten sonra tüm Vietnam’dan çekildiklerini açıklamışlardır.

Fakat ülke Cenevre anlaşmasıyla ikiye bölünmüş, Güney’de işbirlikçi bir hükümet kurulmuştur. 1963 yılına gelindiğinde ise ABD devreye girmiş, 58 bin askerini kaybedip geri çekildiği 1973 yılına dek milyonlarca sivil insan hayatını kaybetmiştir. Savaş işbirlikçi Güney hükümetine karşı devam etmiş ve 1975’te Saygon (şimdiki adı Ho Chi Minh) kentinin alınması ve Vietnam’ın birleştirilmesiyle son bulmuştur.

Vietnam gerilla savaşında kır ve kent birlikte değerlendirilmiş, tünellere dayalı yer altı sistemi çok yaygın geliştirilmiş, müttefiklerden askeri teknik elde edilmesine, tüm sosyalist ve tarafsız ülkelerde temsilcilik açılmasına özel önem verilmiş, en önemlisi de tüm halk direnişe seferber edilmiştir.

Vietnam savaşının çok boyutlu dersleri olmuştur. Bunlar savaşa damgasını vuran stratejik, taktik birçok temel özellik şeklinde dile getirilebilir. Fakat en temel kavramları direnişin komutanı ifade etmiştir. Gerilla savaşlarında tüm halklara en fazla ilham olan Vietnam direnişinin savaş komutanı Giap, devrimci savaşı birbirini tamamlayan iki kavramla tanımlamıştır: birincisi stratejiyi ifade eden “halk savaşı”, ikincisi ise taktiği tanımlayan “taarruz savaşı.”

Savaş komutanlığı, inanç, fedakârlık ve gerilla yaratıcılığı yanında halk savaşı ve taarruz savaşının geliştirilmesinde Vietnam’ın bazı avantajları vardı. Deniz aşırı işgal girişimine karşı direnilmesi, yurtseverlik geleneği, Kuzey Vietnam’da kendilerinin hâkim olması (Viet Minh Hükümeti) ve emperyalist saldırılara karşı zorunlu askerlik uygulamasını gerçekleştirebilmeleri halkın katılımını üst düzeye çıkarmıştır. Saldırı hamlelerinde ise sosyalist kamptan temin edilen askeri teknik ve siyasi destek ek avantajlar olmuş, ABD kamuoyunun protestoları da devreye girince bu eşitsiz savaş Vietnam zaferiyle sonuçlanmıştır.

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *